ellerinin ruhunu ele vermesine izin ver yoksa her şey birbirine benzer
Sayfa 33 - Turkuaz Kitap, “Keşke Suluboya Bir Aşk Kalsaydı Ellerinde!”
ellerin elde tutabildiğin tek güzelliğin yalan söylemiyorlar üstelik bu kadar uzun ve biçimliyken üstelik sana rağmen galiba işçi sınıfından ellerin
Sayfa 32 - Turkuaz Kitap, “Keşke Suluboya Bir Aşk Kalsaydı Ellerinde!”
Reklam
Ben yorgun bir adamım hafız Hiç bir serin esinti alamaz içimde ki ateşi Hiç gülüş teselli edemez ruhumu Dedim ya Ben yorgun bir adamım….
Hafız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış; Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle. Gece; bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış Eski Şiraz'ı hayal ettiren ahengiyle.
Yahya Kemal Beyatlı
Yahya Kemal Beyatlı
Söylesene HÂFIZ ! Ağızdan laf almak yerine , Gönülden dert almayı ne zaman öğreneceğiz ???
Nasil bir zamandayiz birileri yaşam mücadelesi veriyor birileri bolluk içinde aziyor orasini burasini aciyor moda denen lanet batının karanligina tapıyor..birisi Filistin için kendini feda ediyor..biz hayatın neresindeyiz be hafız
Reklam
Öyküye Öykünen Öyküler
Karaladığım birkaç müsveddeyi burada paylaşacağım. "Hoş bir hatıra zihni işgal ediyor. Hayır, işgal etmiyor, feth ediyor. Gramafon çalıyor. Bir kafede bir şeyler içiyoruz. Benim saçlarım yağlı. Sen ne güzel yudumluyorsun suyu. Dudakların dikkat çekiyor, ince belin süzülmüş şişeden şöyle bir. Hayran olmamak elde değil. Sen gülümserken tüm masumiyetinle, Hafız-ı Şirazi'den mısralar geçiyor usumdan. Bir kutu ilaç içtim az önce, diyorum, son yudumu almak üzere dikerken şişeyi sen kafaya. Boğazında kalıyor. Öksürüyorum. Sigaranın dumanı ciğerleri kirletmiyor gibi geliyor ilk defa. Garip bir halet-i ruhiye ama değil mi? diyoruz, geçiyoruz. Kalkıyorsun, hesabı ödemek üzere salına salına yürüyorsun. Efil efil eserken rüzgar, elbisen hafif hafif takip ediyor seni. İngiliz atlarını kıskandıran zarifliğinle, hesabı öderken, dönüp reveransla selamlıyorsun beni. Gülümsüyorsun. Gülümsüyorum."
“Kim özürsüz olarak üç cumayı terkederse, Allah c.c. kalbini mühürler.” (İmam Ahmed, 3/424; Ebu Davud, 1052; Nesai, 3/88; Tirmizi, 500; İbn Mâce, 1125; İbn Huzeyme, 3/176 ile İbn Hıbban, 258 Sahihlerinde rivayet etmişlerdir.)
Sayfa 43 - 2. Cilt
90 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 2 hours
Bu böyledir.
Beyaz bir karanlık. Bu böyledir. Değiştirecek nesi var? Bu böyledir, çünkü geldik. Yolun sonuna mı? Hayır, lunaparka geldik. İç içe geçen parlak kırmızı, mor, yeşiller. Hepsi birleşiyor ve beyaz bir karanlık oluşuyor, gecenin karanlığı. Saat on bire yaklaşırken hep böyle olur geceler. Beyaz karanlık mı olur demeyin, elbet olur. Olmaz ise, bu
Bu Böyledir
Bu BöyledirMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 20227.6k okunma
Mısır piramitlerini uzaktan gördüğünüzde başları göğe değiyor sanırsınız, yaklaştığınızda üzerinde çakallarla yarasaların dolaştığını görürsünüz.
Sayfa 13 - Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Gittiğiniz her yerde iyilikten çok kötülükle karşılaşacaksınız, ama nerede olursa olsun, kötülüğün içine biraz da olsa iyiliğin karıştığını göreceksiniz.
Sayfa 11 - Yapı Kredi Yayınları
hafız,sence çocuklar çiçeklerin koynunda uyumalıydı değil mi
Sevmek, asıl sevdiklerin ve tercihe şayan buldukla­rından yiyeceğini yedikten sonra gelip dinlendiğin ve tesel­ li bulmaya çalıştığın şu bahçe midir? Yabani kekik ve mer­canköşk kokusunda Hafız Sami'nin delirme pahasına çıkan sesi senin mayonezle bozulmuş cildinin, dimağının, ahlakı­nın ve dönmeze gitmiş edebinin eskiden ekilmiş maydano­zu mudur? *** Şule Gürbüz
İsrafilvari melek-i ra'd; baharda nefh-i sûr nevinden yağmura bağırması, yer altında defnedilen çekirdeklere nefh-i ruhla müjdelemesi zamanına dikkat et ki o nihayet derece karışık ve karışmış ve birbirine benzeyen o tohumcuklar, ism-i Hafîz'in tecellisi altında kemal-i imtisal ile hatasız olarak Fâtır-ı Hakîm'den gelen evamir-i tekviniyeyi imtisal ediyorlar. Ve öyle tevfik-i hareket ediyorlar ki onların o hareketlerinde bir şuur, bir basîret, bir kasd, bir irade, bir ilim, bir kemal, bir hikmet parladığı görünüyor.
Sayfa 160
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.