Hafız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış;
Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle.
Gece; bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
Eski Şiraz'ı hayal ettiren ahengiyle.
Nasil bir zamandayiz birileri yaşam mücadelesi veriyor birileri bolluk içinde aziyor orasini burasini aciyor moda denen lanet batının karanligina tapıyor..birisi Filistin için kendini feda ediyor..biz hayatın neresindeyiz be hafız
Karaladığım birkaç müsveddeyi burada paylaşacağım.
"Hoş bir hatıra zihni işgal ediyor. Hayır, işgal etmiyor, feth ediyor.
Gramafon çalıyor. Bir kafede bir şeyler içiyoruz. Benim saçlarım yağlı. Sen ne güzel yudumluyorsun suyu. Dudakların dikkat çekiyor, ince belin süzülmüş şişeden şöyle bir. Hayran olmamak elde değil. Sen gülümserken tüm masumiyetinle, Hafız-ı Şirazi'den mısralar geçiyor usumdan.
Bir kutu ilaç içtim az önce, diyorum, son yudumu almak üzere dikerken şişeyi sen kafaya. Boğazında kalıyor. Öksürüyorum. Sigaranın dumanı ciğerleri kirletmiyor gibi geliyor ilk defa. Garip bir halet-i ruhiye ama değil mi? diyoruz, geçiyoruz.
Kalkıyorsun, hesabı ödemek üzere salına salına yürüyorsun. Efil efil eserken rüzgar, elbisen hafif hafif takip ediyor seni. İngiliz atlarını kıskandıran zarifliğinle, hesabı öderken, dönüp reveransla selamlıyorsun beni. Gülümsüyorsun. Gülümsüyorum."
“Kim özürsüz olarak üç cumayı terkederse, Allah c.c. kalbini mühürler.”
(İmam Ahmed, 3/424; Ebu Davud, 1052; Nesai, 3/88; Tirmizi, 500; İbn Mâce, 1125; İbn Huzeyme, 3/176 ile İbn Hıbban, 258 Sahihlerinde rivayet etmişlerdir.)
Beyaz bir karanlık. Bu böyledir. Değiştirecek nesi var? Bu böyledir, çünkü geldik. Yolun sonuna mı? Hayır, lunaparka geldik. İç içe geçen parlak kırmızı, mor, yeşiller. Hepsi birleşiyor ve beyaz bir karanlık oluşuyor, gecenin karanlığı. Saat on bire yaklaşırken hep böyle olur geceler. Beyaz karanlık mı olur demeyin, elbet olur. Olmaz ise, bu
Gittiğiniz her yerde iyilikten çok kötülükle karşılaşacaksınız, ama nerede olursa olsun, kötülüğün içine biraz da olsa iyiliğin karıştığını göreceksiniz.
Sevmek, asıl sevdiklerin ve tercihe şayan bulduklarından yiyeceğini yedikten sonra gelip dinlendiğin ve tesel li bulmaya çalıştığın şu bahçe midir?
Yabani kekik ve mercanköşk kokusunda Hafız Sami'nin delirme pahasına çıkan sesi senin mayonezle bozulmuş cildinin, dimağının, ahlakının ve dönmeze gitmiş edebinin eskiden ekilmiş maydanozu mudur?
***
Şule Gürbüz
İsrafilvari melek-i ra'd; baharda nefh-i sûr nevinden yağmura bağırması, yer altında defnedilen çekirdeklere nefh-i ruhla müjdelemesi zamanına dikkat et ki o nihayet derece karışık ve karışmış ve birbirine benzeyen o tohumcuklar, ism-i Hafîz'in tecellisi altında kemal-i imtisal ile hatasız olarak Fâtır-ı Hakîm'den gelen evamir-i tekviniyeyi imtisal ediyorlar. Ve öyle tevfik-i hareket ediyorlar ki onların o hareketlerinde bir şuur, bir basîret, bir kasd, bir irade, bir ilim, bir kemal, bir hikmet parladığı görünüyor.