TERBİYENİN RUH VE KARAKTER ÜZERİNDE HAKİKİ BİR ROLÜ YOKTUR TEZİ
Binâenaleyh (o halde) bir çekingeni atılgan, bir tembeli çalışkan, bir korkağı cesur, bir hasisi cömert yapamazsınız. Kendini İdâreden âciz, zayıf irâdeli bir kimseyi azimli bir İnsan hâline getiremezsİnİz. Bir katı yürekliyi merhametli yaparak âcizlere acındıramazsımz. Bir kibirliyi, bir kıskancı, bir dalkavuğu, bir sefili, bir yalancıyı ve sahtekarı, bir egoisti bu kötü huylarından vazgeçiremezsiniz. Bu hususta din, İlim, terbiye ve ahlâk hepsi âciz kalır. Nitekim fiiliyatta âciz kalmıştır. Asırlardan beri din, İlim, terbiye ve ahlâk mevcut olduğu ve bunlar hep bir ağızdan İyilik telkin ettiği halde, bugün İnsanlarm bir çoğu yine hâİn, kâtil, yalancı, egoist, dalkavuk, şerefsiz olmaktan kurtulmuş değildir ve kurtulamaz. Çün-kü, huy ve tabiat ayrı bir şeydir. Bir İnsanın huyu maddî varlığının bir hassasıdır. Maddeyi tâdİl edebiliriz. Fakat tabiat ve mahiyetini değiştiremeyiz. Bir demir parçasını teknik usûllerle şekilden şekile sokar, meselâ çelik hâline koyarsınız. Fakat demirin tabiatım değiştirip de onu altın yapamazsınız. Demir daima demirdir, altın da altındır. Yırtıcı bir hayvanı terbiye ederek bir dereceye kadar munis (uysal) bir hâle koyabilirsiniz. Fakat kediyi fare sevmekten, köpeği kemik yalamaktan vazgeçiremezsiniz. Akrep sokar, kurt parçalar. Sokmak ve ısırmak bu hayvanların tıynet ve tabiatındadır.
Sayfa 31 - Kubbe altıKitabı okudu
Son satıra dikkat!
Ruhunun derinliklerinde yatan misyon insanı usa,Tanrıya doğru iter, ruhunun derinliklerindeki özlem ise onu geriye doğru çeker, doğadan, ana'dan yana yöneltir; böylece böylece insanın yaşamı her iki güç arasında sallanır durur. İnsanların "insan" kavramından anladıkları, her zaman, geçici nitelik taşıyan bir burjuva geleneğidir. Alabildiğine kaba kimi içgüdüler bu gelenekte yadsınıp yasaklanır; biraz bilinç, biraz karakter sahibi olması ve hayvansallığından sıyrılması beklenir insandan. Az buçuk bir ruh sahibi olması hoş görülmekle kalmaz, hatta istenir kendisinden. Böyle bir geleneğin "insan"ı , bütün burjuva idealleri gibi , bir uzlaşmadan doğmuştur; o hain ilk ana'yı ve o sıkıcı ilk baba'yı oyuna getirerek katı isteklerinden el çektirip ikisi arasındaki ılıman bölgede yerleşme amacına yönelik çekingen ve nahif-kurnaz bir çabanın ürünüdür. Dolayısıyla, burjuvazi "kişilik" diye nitelediği şeye göz yumar, hoş görüp katlanır buna,ama öte yandan kişiliği "devlet" denen doymak bilmezin eline teslim eder, her ikisini birbirine sürekli koz olarak kullanır. Burjuvazinin sonradan uğruna anıtlar dikeceği kimseleri kafir diye ateşte yakmasının, katil diye ipe çekmesinin nedeni de budur.
Sayfa 58 - Yapıkredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Faşizmin hizmetinde bulunan insan ruhu, uğursuz ve ölüm saçan köleliğin tek ve gerçek iyilik olduğunu ilan eder. Hain ruh, insanca duyguları yadsımadan faşizmin işlediği suçları en yüksek insanseverlik biçimi olarak ilan eder, insanları temiz, saygın bir yaşamı olanlar ve olmayanlar diye ayırır. Kendini koruma tutkusu, içgüdünün ve vicdanın uzlaşmasında kendini gösterir.
Sayfa 290 - Can YayınlarıKitabı okudu
Öldürülenlerin, ölümü hak ettiğine inandırıldık. Bu ülkede en çok en mağdurlara kızılır. Hakim algımızla kimliği yüzünden başına felaket gelen insanlara, mağdurlara kızarız en çok. Mesela ermenilere çok kızgınız. Alevilere kızgınız, kürtlere, kadınlara, lgbti bireylere kızgınız... Çocuklarının kemiklerini arayan annemiz yaşındaki "cumartesi anneleri"ni tekme tokat kovaladık, copladık, polis arabalarına bindirdik. Kesmedi öfkemizi, onlara gaz sıktık. ermeni derdini anlatsa, bilmem neyin taşeronu, hain, dış mihrak oldu durdu. Kürt anlatırsa bölücüydü, trans birey anlatırsa ahlaksızdı, gençlerimizi tehdit ediyordu onların yaşamı. Öldürülenlerin, ölümü hak ettiğine inandırıldık. Çünkü öldüren devlet ise, öldürülen masum değildir bizim için. Yüzde sekseni kadın ve çocuklardan oluşan yüz binlerce ermeni, sürgün yollarında vahşice katledilirken, "ama onlar da rus üniforması giymiş." diyerek soğutabildik yüreğimizi. 6-7 eylül'de "atatürk'ün evine bomba atmışlar" palavrasıyla insanların evlerine, mahremlerine, namuslarına, çocuklarına, mezarlarına el uzatanların "hassas" ruh hallerini savunduk. "Ülkeyi bölecek onlar" dediklerimizin, devlete zimmetli beyaz toroslara bindirilip faili malum eller ile gömülmesine yol verdik biz. Aziz Nesin Allah'a küfür etmiş dediler diye 35 insanın üzerine benzin döküp yaktık onları Sivas'ta. Biz katilin cinayeti işlemesindeki hafifletici sebeplere aşık olduk hep. Biz kendimizi hep katile yakın hissettik.
Sevdalı yüreğim vurgun yemişten beter, naçar zamanlara kaldım, kimsesiz zamanlara kaldım. Dost hain değil, dost sinsi değil; ama dost yok artık dünyada. Dünya dostsuz kaldıysa ben neyleyim? İki buçuk liraya satıldıysa pazarlarda sevda erleri, gönül yarenleri ben neyleyim? Zamandan şikayet değil derdim, zaman hep aynı zaman. Milattan önceye ait tabletlerde de devir değişti diyor, değişen devir değil ki; değişen insanlar. Ve insanlar hep değişecek.
Nefs
"Kralın hizmetkârları, askerleri, habercileri ve vekilleri vardır. Ya bu AntiKral'ın hizmetkârları nerede?" "Kafalarımızın içinde, oğul. Kafalarımızın içinde. Hain olan nefsimiz; Yaşamak istiyorum; ben yaşayayım da isterse dünya yansın! diye bağıran nefsimiz. Karanlıkta bulunan, içimizdeki hain ruh, aynı elmanın içindeki kurt gibi. Hepimize hitap ediyor. Ama sadece bazıları onu anlıyor."
Reklam
Geri138
389 öğeden 381 ile 389 arasındakiler gösteriliyor.