Bir tren yolculuğum sırasında, yanımda oturan hanımefendinin beş saatlik yol boyunca kafasını bile kaldırmadan okuduğu kitap "Gece Yarısı Kütüphanesi". Nihayet son sayfayı çevirdiğinde, nasıl olduğunu soramadan edemedim. O da bana çok beğendiğini söylemiş hatta kitabı bana hediye etmeyi önermişti. Bu tatlı anının etkisiyle bir iki ay sonra aldım ve okudum.
Beklentim sanırım kitapların büyüleyiciliği, hayatlara dokunması ile ilgili olmasıydı. Ama yanılmışım. Ruh sağlığından, benlik algısına kadar bir çok konuya dokunan, sadece baş kahramanın değil, okurun da hayata ve onu yaşamaya olan algısını değiştirecek bir kitap.
Yer yer mantık hataları var elbette, ama paralel evrenlere ilgisi olan hatta olmayan herkesin okumasını öneririm.
Genelde klasik kitap okumayı seven, günümüz yazarlarını etkileyici bulmayan ben, bu kitabı sevmiş bulunmaktayım.
"Kaçıp gitmek istediğiniz yerin kaçtığınız yerle aynı olduğunu görmek tam bir aydınlanmaydı."
"... herhalde bütün sanatlar tam bir adanmışlık istiyordu. Eyleme ne kadar yoğunlaşırsanız, diğer şeylerden o kadar uzaklaşıyordunuz. Kendiniz olmaktan kurtulup yaptığınız şeye dönüşüyordunuz."