“Siyasal bağımsızlık, adlî, ekonomik ve malî hayatımızı yok etmeye ve sonucunda yaşama hakkımızı ortadan kaldırmaya yönelmiş <Sevr Antlaşması> bizce YOKTUR!”
Mustafa Kemal Atatürk (1921 - Atatürk’ün S.D.I1I, s. 16-17)
*
Uyarı: *Spoiler olma ihtimali olduğu iddia edilen bilgiler olabilir. Bunu kabul ederek
O her şeydi. Zihin, beden ve ruh. Aren'in istediği her şeydi.İhtiyacı olan her şey. Ithicana'nın ihtiyacı olan kraliçe.
Ancak Silas ve açgözlülüğü yüzünden, Aren'ın sahip olamayacağı her şey haline gelmişti.
Sefaletimiz Korkunç..
Madde, kazanını patlatıp fışkıran kızgın ateşten bir mayi halinde alemde zaferini ilan etmekte;
Fabrika bacasının sanki delmek ve yıkmak istediği göklerden rahmet bekleyen kalpler perişan, feryat etmekte;
Hiçbir zaman doymayacak midelerden fışkıran ihtiraslar sefalete sefalet katmakta, yeni yeni
Türk Kurtuluş Savaşını anlayabilmek için bu savaşı doğuran nedenleri bilmek gerekir. Nedenler basittir ama bilmediğinizde basit diye bir neden olmaz.
Birinci Dünya Harbi kaybedildiğinde Osmanlı Devleti bir av devletine dönüştü, etrafı kurtlarla çevriliydi ve Avrupa ülkeleri zaten eridikçe eriyen, hatta; Birinci Dünya Harbi’nin çıkmasının ana
Ömründe ilk olarak kendisini düşünüyordu.
Kudurmuş bir fırtınadan denize düşen bir insan gibi ümitsizdi.
Fakat kendisini hain dalgalara teslim etmeyecek, çok uzaktaki karaya varmak için kulaçlar atacaktı.
Zweig, Vicdan Zorbalığa Karşı'da resmen içimi yaktı. Çünkü geçmişte bugünü gördüm...
Hitler Almanya'sından kaçan ve her türlü totaliter rejime karşı, insanlık onurunu ve özgürlükleri savunan Stefan Zweig, Vicdan Zorbalığa Karşı'da bizi 16. yüzyıl Cenevre'sine götürüyor. Calvenizmin kurucusu Calvin'in dini kullanarak nasıl bir diktatöre dönüştüğünü, en küçük bir muhalefete dahi tahammül edemeyip onları sistematik olarak nasıl yok ettiklerini anlatıyor. Maalesef görüyoruz ki diktatörlerin ruh hastalıkları da yöntemleri de aynı. Zaman ve mekan farklı, isimler farklı ancak yaşananlar neredeyse aynı. Masumlara hain damgası vurulması, onları savunanların da bu hainlikten nasibini alması. Güçlünün zorbalığı, haklının masumiyeti, kalabalıkların korkaklığı...
Kitap bir biyografik roman tarzında işliyor. Altı çizilecek çok yeri var. Servetto'nun yavaş yavaş yakılarak öldürülmesi ve vicdanı temsil eden Castellio'nun diktatör Calvin'e muhalefet etmesi ana hadiseler...
Üzgünüm ama kendimden, ülkemden ve yaşadığım çağdan pek çok iz buldum bu kitapta...