Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hakan Çolak

Hakan Çolak
@hakancolakcom
Sıkı Okur
Okur, koşar, bisiklet kullanır ve kalecidir. || Sporcu Profili: strava.com/athletes/20084371
AİBÜ İşletme, AÖF Spor Yönetimi
İstanbul
İstanbul, 8 Ocak
14 kütüphaneci puanı (Geçen ay: 12)
135 okur puanı
Mart 2023 tarihinde katıldı
İlk defa okuyorum. Rica etmek güzel bir şey bence.
Açsam bulduğum sofraya oturur, açgözlülük etmeden doyar doymaz kalkarım. Hayatta en illet olduğum şeydir rica. Rica, şeytanın eliyle istemektir bir şeyi. Şeytan önce akıl verir, sonra rica eder..
Sayfa 145Kitabı okudu
Reklam
Ölülerle birlikte yaşamak, bir ahlak yordamıdır.
Sayfa 135Kitabı okudu
Eşimiz olsa, ağız tadıyla sevip iltifat da edemeyeceğiz ya hu!
Bir adam varmış, bu adam karısını o kadar çok o kadar çok severmiş ki, pek nadir bulunan kara güllerle dolu bir bahçe derlemiş onun için. Kadın bu bahçenin içinde yavaş yavaş solmaya başlamış. Çünkü adam karısını her öpüşünde sen bu güllerden daha güzelsin diye fısıldıyormuş kulağına. Hatta daha ileri gidiyor, gökteki Kutupyıldızı'nı gösterip bu yıldızdan da güzelsin diyormuş, şu akan nehirden, bu kelebekten, şu tavus kuşundan bile. Kadın kocasının sözleri karşısında günbegün zayıflamaya, güçten düşmeye başlamış. İlkin sarılık olmuş, adam elleriyle beslemiş onu. Yeryüzündeki bütün yemişlerden de güzelsin diyormuş hâlâ. Kadın tam sarılıktan kurtulup ayağa kalktığında adam ona bembeyaz yavru bir güvercin getirip "Sen bu güvercinden de güzelsin" demiş. Bu kez kadın verem olmuş. Bir deri bir kemik kalmış sonunda. Ölmeden önce "Be adam!" demiş, "Simurg bile otuz kuş, otuz kuş kadarcık bir Simurg. Güvercinden daha güzeli yalnızca hiçlik. Kara güllerden ötesi yokluk. Tavus kuşu bile ayak uydurmak için dünyaya, çirkin bir sesle ötüyor da sen beni niçin böyle yakıp kavuruyorsun? Bütün bir evren içimde dürülmüşken, erişemeyeceğim muhteşemliğin cehenneminde beni bir başıma yapayalnız bırakıyorsun."
Sayfa 130Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kadın sesine tahammül edemeyen üçüncü Osman
Kendimi böyle şimdiki zamanın imkânsızlığına kaptırmışken tam, yol arkadaşım duraklayıp ilerideki deniz fenerini işaret etti. Surların üstüne oturtulmuş kulemsi fenerin nasıl inşa edildiğini anlatmaya başladığında önceki günden söz ediyordu sanki. Meğer vaktiyle bir kaza olmuş Kumkapı'da. Bin yedi yüz müymüş neymiş, Mısır'a gitmek üzere sefere çıkan Hacı Kaptan'ın kalyonu karaya oturunca zamanın padişahı üçüncü Osman yan yatmış kalyonu bizzat teftiş ettikten sonra, Boğaz sularını altı saniye boyunca aydınlatacak Ahırkapı Feneri'ni yaptırtmaya karar vermiş. Arkadaşımın anlattığına bakılırsa pek işkilli bir adammış üçüncü Osman. Kardeş katli korkusuyla gençlik çağına değin sarayın bir odasında hapis tutulması yüzünden açık alanlardan pek hazzetmez, nereden ses gelse yüzünü o yöne döner, havalanan bir martının kanat çırpıntısını bile kendine yönelik bir tehdit sayarmış. Ölümlülük huzursuzluğu zaten yeterince büyük, bir de üstüne öldürülme korkusu padişahı seslere karşı fazlasıyla hassaslaştırmış olmalı ki, müziğe ve özellikle kadın sesine tahammül edemez duruma gelmiş.
Sayfa 110Kitabı okudu
Kim bilir buna benzer daha neler yaşanmıştır dünyada.
Boğazında bir yumruyla Ksanthos ören yerinden çıkarken orayı gezdiren çoban salkım saçak bir ağaç göstermişti. Yaprakları puslu yeşil, delimsirek bir zeytin. Çobanın söylediğine göre dört yıl önce yapılan arkeolojik kazılar sırasında bir şişenin içinden üç zeytin çekirdeği çıkmış. Çekirdekleri bulan ecnebi arkeolog birini İsrail'e, birini memleketine göndermiş. Üçüncü çekirdeği ise Ksanthos şehrinin girişine ekmiş. İşte o bodur ağaç, üçüncü çekirdekten çıkan Ksanthos zeytiniymiş. Yaklaşık iki bin yaşındaki zeytinin çevresinde dolanırken bir genleşme hissetmiştin ruhunda. Ksanthoslu askerlerin ailelerini katledişine tanıklık etmiş bu dertli zeytin, hâlâ kendi kendinden örebiliyordu canlılığını.
Reklam
Huriye ekmeği bölmeden, ocağa odun atmadan ve daha bir sürü işi yapmadan önce "pisimlay" diye bilmediğim bir sözcük söylüyordu. Daha sonra tanıyacağım, herkesin dilinden düşürmediği bu sözcüğün; "Bismillah" demek olduğunu çok sonra anladım. Bir fenalığı kilitlemekti pisimlay, dünyanın anahtarıydı. Ateşin yanmasını, yoğurdun mayalanmasını, güneşin doğmasını, Munzur Nehrinin çağlamasını sağlıyordu.
Oltadaki yeme kanmak tümüyle insan fikri olduğuna göre, oltaya vurulan balık ya insanlaşmış oluyordu ya da balıksı bir yanı vardı avlanan insanın.
Balayındayken ilk gece sanırım.
"Kolunu kaldırmaya hali yoktu adamcağızın. Kendisine gelebilmek için bol bol kuzu haşlama, tepsilerce tarçınlı hamur tatlısı, Kıbrıs 'tan getirtilmiş salkım salkım kara üzümü yedikten sonra ayağa kalkabildi.."
İlk defa duyuyorum Zevraki ismini.
"Evi tuttuğun gün yaptığın ilk şey bahçedeki incir ağacına ad vermek oldu. Zevraki... Anlamı hem kayık hem de tahta demekmiş. Yakın zamanda ölmüş Alevi bir saz şairinin mahlasıydı."
Bir hanımefendiye yürümeye karar vermişimdir..
Tarihi bir sır yüzüne nakşedilmiş senin. Seni doğuran anne, seni düşleyen baba henüz dünyada yokken; atalarının çizdiği kederli bir sima, tenden tene geçen yakıcı bir ağıtın son defteri olmuşsun.
Reklam
Yapılması gereken şeyi zamanında yapan bir kadındı. Kadınlar zaten çok şeyi bilmiş olarak yaşlı gibi doğarlardı.
Sayfa 209Kitabı okudu
"Mecbur evleneceğiz, ne yapalım?" der gibi.
İnsanın, başka bir insanın sorumluluğunu üstlenmesi huzur kaçırıcı bir şeydi, ancak geri dönemezdim artık..
Sayfa 182Kitabı okudu
Kimi zaman Tanrı bulutlar arasından bize de bakar, Senyor..
Sayfa 181Kitabı okudu
340 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.