Nietzsche'nin kırbaşlanan bir ata sarılarıp ağlayarak delirmesi anlatısı bayadır popüler bir anlatı haline geldi. Çoğunlukla Raskolnikovla bağdaştırıldı. Duruma farklı bir yerden yaklaşalım bakalım işin özü ne olabilir?
Schopenhauer'a göre bütün bir dünya ızdırapla donatılmıştır. Herkes istemenin bir tasarımı olan bu dünyada
Kimselere mecbur olmadım, olmam da. Yiğitliğim ve rivayet olunan erkekliğim, bundandır… Ama senin mecburun olmak, beni hiç mi hiç küçültmüyor. Aksine yüceltiyorsun, İNSAN ediyorsun, yaşatıyorsun…
En önemlisi, benim bir şey kanıtlamak peşinde olduğumun düşünülmesini istemiyorum, sadece yaşamak istiyorum; kendimden başka hiç kimseye kötülük etmeden yaşamak. Buna hakkım var, değil mi?