Hüsameddin Vanlıoğlu Hocaefendi Anlatıyor: Efendi Hazretlerimiz benim kayınpederimin babası Yakup Hoca'dan her gün belirli saatte ders alıyor ve evine gidiyordu. Dersten sonra eve giderken (6 yaşında çok sevimli olduğu için) kadınlar onu sevmek istedi, Efendi Hazretleri (Kuddise sirruhu) kaçmaya başladı. Kadınlar arkasından bağırıyorlar: 'Ya hu bizden neden kaçıyorsun? Sen daha çocuksun hatta bebeksin' dediler. Efendi Hazretleri (Kuddise Sirruhu) hem kaçıyor hem de bağırarak: 'Ben çocuğum ama siz büyüksünüz' diyordu. Hani bizim dilimizde bir söz var ya: 'Çocuk 7'sinde neyse 70'inde de odur.' Hakikaten Efendi Hazretlerinin (Kuddise Sirruhu) tâ çocukluğundan beri mahrem-nâmahrem (erkeklerle kadınların bir arada olmama) meselelerinde özel yetiştirilmiş olduğunu anlıyoruz.
SIRA DIŞI BİR AŞK HİKAYESİ Macera filmlerindeki kahramanlar hep uzun boyludur, atletik yapılıdır, üçgen vücutludur, ateş gibidirler, sert mizaçlı, keskin bakışlı, yakışıklı adamlardır. Bizim sahici kahraman Rauf ise göbekliydi iyi mi… Hatta obezdi. Bodurdu. Keldi. Öyle sert bakışlar filan fırlatmaz, hayata daima kıkır kıkır gülümseyerek
Reklam
Ne zaman birisi bize “eskiden bu işler böyle miydi ya?" dese hemen "o günler çoktan geçti, artık bir daha geri gelmez" diyoruz. Geçmişin geri getirilmesi hakikaten imkânsızdır, eğer imkân olsaydı ben o günlerden birinde yaşamak isterdim.Onsekizinci yüzyıl sonlarına kadar dedelerimiz hep "Gazi Süleyman Han" devrini özlerlermiş. Biz şimdi 1918'den önceki Türkiye'nin herhangi bir devrine razıyız. Eğer Balkan bozgununu gören dedelerimiz bir gün torunlarının Türkçeyi bilmedikleri, kendi devirlerine lânet okuyan tiyatro eserlerine devlet kesesinden bahşiş dağıtılacağı bir devrin geleceğini hayal etselerdi, Bulgar kurşunu ile ölmediklerine üzülürlerdi. Halbuki insan kendi çocukluğunu bile yeniden yaşıyamıyor, nerede kaldı bir milletin geçmişini yaşamak... İmkân olsaydı ben o geçmişte yaşamak isterdim, hem de hususi bir mevKi, rütbe ve servet endişesi duymadan. Bir geçmiş düşünün ki, onun hayali bile birkaç nesli şeref ve şan içinde yaşatmaya yetiyor. Geçmişin hayali olmasa geleceğe hiç bir zaman ümitle bakamam. Böyle bir hayale sahip bulunmayanlar acaba ümitlerini neye dayandırıyorlar? Avrupa Birliği içine girip “medenileşeceğimizi" mi sanıyorlar, yoksa Batı'daki yeni buluşlar sayesinde hayatın daha kolay ve rahat olacağını mı?
Çoğu zaman, sorsalar bestecisini hatırlamayacağım ya da melodisinde bulunan “la” notasının nerede kıvrıldığını, çizgilerin nereye çizilmesi gerektiğini bilmediğim ama gözleri senin gökkuşağına benzeyen birine yazıldığına içten içe inandığım bir türküyü mırıldanırken buluyorum kendimi. Neşet baba giriyor devreye ve bağırıyor sessizce “ Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen...”Hakikaten neredesin sen... Gökkuşağının hangi renginde saklısın, saçlarımı okşayan hangi yağmur tanesinin ölümünde gizlisin
Sayfa 104 - Pdf- Ayzıt Yayınları~ 1. Baskı: Mart 2021Kitabı okudu
| Hz Ali iman ediyor ama babası Ebü Tâlib ile en başında istişare etmiyor. Peki, Ebü Tâlib bu iman haberini alınca ne yapıyor, tepkisi ne oluyor ve sonrasında neler yaşanıyor? Hz. Ali o günlerde 10 yaşında bir çocuktur, iman ediyor ve bunu kimselere söylemiyor. Kimselere söylememesine rağmen annesi hemen fark ediyor. İman işte böyle bir şeydir
Maria Puder
Resmi masanın üzerine bıraktım. Gözlerimi kapayarak sergideki tabloyu düşündüm. Orada tasvir edilen insanın hakikatte de mevcut olduğu ancak bu anda aklıma geldi. Öyle ya, ressam kendi resmini yapmış olduğuna göre, bu harikulade kadın aramızda dolaşmakta, siyah ve derin gözlerini toprağa veya karşısındakine çevirmekte, alt dudağı biraz büyükçe olan ağzını açarak konuşmakta, hulasa yaşamaktaydı. Onu herhangi bir yerde görmek mümkün olabilirdi... Bu ihtimali düşününce ilk duyduğum his, büyük bir korku oldu. Benim gibi hayatında hiç macerası olmayan bir erkeğin ilk defa böyle bir kadınla karşılaşması hakikaten korkunç olurdu…
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.