Ne zaman birisi bize “eskiden bu işler böyle miydi ya?" dese hemen "o günler çoktan geçti, artık bir daha geri gelmez" diyoruz. Geçmişin geri getirilmesi hakikaten imkânsızdır, eğer imkân olsaydı ben o günlerden birinde yaşamak isterdim.Onsekizinci yüzyıl sonlarına kadar dedelerimiz hep "Gazi Süleyman Han" devrini özlerlermiş. Biz şimdi 1918'den önceki Türkiye'nin herhangi bir devrine razıyız. Eğer Balkan bozgununu gören dedelerimiz bir gün torunlarının Türkçeyi bilmedikleri, kendi devirlerine lânet okuyan tiyatro eserlerine devlet kesesinden bahşiş dağıtılacağı bir devrin geleceğini hayal etselerdi, Bulgar kurşunu ile ölmediklerine üzülürlerdi. Halbuki insan kendi çocukluğunu bile yeniden yaşıyamıyor, nerede kaldı bir milletin geçmişini yaşamak... İmkân olsaydı ben o geçmişte yaşamak isterdim, hem de hususi bir mevKi, rütbe ve servet endişesi duymadan. Bir geçmiş düşünün ki, onun hayali bile birkaç nesli şeref ve şan içinde yaşatmaya yetiyor. Geçmişin hayali olmasa geleceğe hiç bir zaman ümitle bakamam. Böyle bir hayale sahip bulunmayanlar acaba ümitlerini neye dayandırıyorlar? Avrupa Birliği içine girip “medenileşeceğimizi" mi sanıyorlar, yoksa Batı'daki yeni buluşlar sayesinde hayatın daha kolay ve rahat olacağını mı?