"Seni, bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza..."
Diyor
Ahmed Arif ve kıymeti bilinmeyen aşkını kalemlere, kağıtlara bağıra bağıra anlatıyor. Hem de ne anlatmak...Bu sözlere taş olsa erirdi diyor insan ama ne yazık ki bazı kalpler taştan daha sert olsa gerek ki Ahmed Arif'in Leyla Erbil'e olan aşkı karşılıksız kalıyor.
Suzan Defter.
Ayfer Tunç'tan; Dünya Ağrısı, Kapak Kızı, Yeşil Peri Gecesi, Osman, Mağara Arkadaşları, Aziz Bey Hadisesi, Evvelotel-Saklı, Ömür Diyorlar Buna, Bir Mâniniz Yoksa Annemler Size Gelecek ve Kırmızı Azap’tan sonra okuduğum 11. kitap...
Suzan Defter, 127 sayfalık ince bir roman…
Ayfer Tunç’un çok özgün bir çizgisi var. Bunun sadece
Yaşar Kemal'e göre Zülfü Livaneli'nin büyük bir romancı olarak kendisini kabul ettirdiği romanıdır. Gerçekten de okurken bir dünya klasiği okuyormuş gibi hissettim. Yaşar Kemal'in de referansı ile son derece beğendiğim bir kitap oldu kendileri.
Son Ada, konu olarak bir ütopyanın distopyaya dönüşme hikayesini anlatıyor. Yazarın kitaptaki tabiri
Ramazan ayında, koca koca adamlar hâlâ orucu neyin bozduğunu tartışıyorlar. Oysa ki bilmiyorlar sessizlikte orucu bozuyor.
"Haksızlık ve zulüm karşısında susan dilsiz şeytandır"
Susmayın! haykırın: #Gazze işgal altında!
Bu siyonist hahambaşı Ğazzeli kadınlara tecavüz edebilmesine fetva verdi.
Nerede Kadın Hakları savunucuları!
Nerede İstanbul Sözleşmesi kırmızı çizgimizdir diyenler!
ÇIT YOK!
Nerede olduğunuzu biliyoruz
Canilerle birliktesiniz.
“Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır”
Nereden ve nasıl başlayacağımı bilemiyorum. Öncelikle, Oğuz Atay okumaya Tutunamayanlar ile başladım, Tehlikeli Oyunlar eserini okuyarak yarım kalan düşünceleri tamamladım. Okumak isteyenlere tavsiyem ilk önce Tutunamayanlar'ı okuyup, sonrasında Tehlikeli Oyunlar eserini okumasıdır.
Hikmetin kafasında yarattığı oyunlar ile sahnelediği Albay,
İnanamıyorum...
Bu kitabı sıraya koyduğumda, önceki sıradaki kitapların bitmemesini çok istiyordum. Sıradan, kapak satan( kitabı hediye almıştım ve kitabı hiç araştırmamıştım) bir kitap olduğunu düşündüm ve kitabın 412 sayfa oluşu, sanırım okumamı psikoljik olarak hep öteledi... Kitabı elime aldım ve küçük bir araştırma yapınca, kitabın
-Spoiler içermez-
Korku; kendini en fazla hissettiren duygulardan biridir nazarımda. Şaşkınlık gibi kısa sürmez, aşk gibi parlayıp sönmez, üzüntü gibi unutulup gitmez... Yıllarca aynı frekansla korkabilir bir insan. Korkmaya uykusunda bile devam edebilir. Korku rüyalara bile sirayet edebilir. Korkuyu alt etmek zordur, öğrenmemiz gereken şey onunla
Biz çocukken kar yağdığında, dinsin de hemen dik aşağı bir yokuş bulalım, buz tutturalım diye beklerdik. Sonra herkes canla başla uğraşır, orda buzdan yol yapıp elimize ne geçirdiysek (demir tepsi, plastik leğen, kalın branda) o buzdan dikten kendimizi aşağı salardık ve bu heyecan bizim yüreğimizi ağzımıza getirirdi. O dikten kaymak bir şey değil,
Üniversiteye ilk girdiğim seneydi. Öğrenciler arasında kulaktan kulağa bir fısıltı yayılıyordu. Derse İlber Ortaylı gelecek, derse İlber Ortaylı gelecek... İyi ama kimdi bu İlber Ortaylı? Bu yaşıma kadar ismini neden hiç duymamıştım. Utandım. Kimseye söyleyemedim; ama İlber Ortaylı'nın dersine girerken İlber Ortaylı'yı tanımıyordum. Ah şimdi olsa
Nermin Yıldırım’ın ifadesiyle bu roman, “Masumiyetin katledildiği bir coğrafyada süren sancılı bir ‘adalet’ arayışının hikâyesidir.” Bu minvalden hareketle
Hayat, herkesin belli bir rol aldığı sahnedir.
- William Shakespeare
1. Giriş:
Bu yazı yalnızca kitap hakkında değildir. Shakespeare’in yaşadığı çağa, İngiltere’nin siyasi tarihine, eserin ilham kaynaklarına ve Shakespeare’e yöneltilen eleştirilere dair kapsayıcı bir yazıdır. Konu başlıklarına ayırma sebebim daha rahat okunabilmesi içindir.
Asırlardan beri süre gelen “devlet” hakkında yazılan bütün eserlerin yazımlarının aslında birer cevap olduğunun gerçeği su götürmezdir. Aristoteles’ten günümüze kadar yazılan bütün bu eserler aslında “Devlet” isimli bu esere cevaptır.
Platon MÖ 428 - 348 tarihleri arasında yaşamış ileri görüşlü Yunan düşünce adamı, ekstremisttir. Platon