Geçen yaz dolandırıldığı için kuzenimle dalga geçmiştim nasıl ya demiştim ve koca bir aptal olduğunu düşünmüştüm. Bugün aynısı başıma geldi. İlahi adalet yine kendini gösterdi. Kırgınlıkla gerçekleşmesini beklediğim arzularım hala gerçekleşmediği için üzülmeyi bırakıyorum. Her şey zamanını bekliyo ama unutulmuyor. Elhamdülillah ☺️
Bu dersi böyle almak istemezdim elbette ama acı içinde mutluluk gibi bir şey yaşıyorum şu an güzel oldu 🥹🥲
Clay aralarındaki binlerce kilometrenin, onu Julia'nın yalanlarına ve canını yakma ihtimaline kar- şı koruyacağını düşünüyordu. Aralarındaki kilometre farkını kapatmadığı sürece sorun olmazdı. Bu yüzden de telefonu çalıp da ekranda Julia'nın adını görünce hemen cevapladı.
"Merhaba."
"Selam," dedi Julia uykulu ve
Selam yıldızlarım! Bugün kapağıyla beni kendine çekmeye pek ala yeten “Uyumadan Önce Tuttuğum Dilek” kitabıyla geldim. Kitabın kalınlığı, puntolarım küçük olup sayfayı doldurması beni biraz korkutmadı diyemem. Ama inanın bana, soluksuz okunuyor. Ben bir oturdum bitirene kadar da başından kalkmadım
Kitabın dili beni biraz korkutuyordu, üçüncü kişi
Bu defa onun kanatları alevlerin içinde yanmaya başladı. Kabuk değiştirir gibi üzerinden bir şey ayrılıyordu. Ve aşağıya dönerken ondan bir parça koptuğunu sandım ama alevler söndüğünde anka hâlâ bir bütündü. Sadece herkesi hayret içinde bırakacak şekilde ondan bir şey ayrıldı. Başka bir kuş daha. Onun gibi, ona benzeyen ama aynısı değildi. Mavi tüyleri olan bir kuştu.
Butimar kuşu.
İkisi ying ve yang gibi birbirlerinin hizasında dönmeye başladılar.
Daren başını bana doğru çevirdi.
Butimar, denize olan aşkıyla bilinir. Her gün gökyüzünden aşağı iner ve uzun uzun denizleri seyreder. Tuzlu deniz suyunu içen tek kuş olarak bilinir. Bir gün denizin kurumasından endişe duyar ve bir daha sudan içmeye cesaret edemez. Bu ölçüsüz aşkı onu içmeye kıyamadığı suyun yanı başında susuzluktan ölmeye mahkûm eder.
Su Vârisi için feda edilen anka ruhundan butimar kuşunu koparmıştı.
Nükleer gücün yanında getirdiği yıkımı konu alan Amazon dizisini herkese öneririm.
Uzun zamandır böyle kaliteli bir 'Post Apocalyptic' yapım görmedim. Ayrıca çok iyi bir distopya olmuş.
Fallout serisinin harika bir evreni var. Evrenin sahip olduğu hikâye gerçekten çok geniş, kendi ekosistemleri var resmen. Dünyaları 1945'li
(Şevval's version)
(Çok özendim o yüzden üşengeçlik bile yapmadım şsödmcmcöd)
~ben şevval(başka adım yok,annem engellemeseyiş babam adımı zeynep koyacakmış ama o kardeşime nasip oldu)
~gözlük derecemi anne ve babamdan miras aldım(ama onlar lazer olup kurtuldular)
~aşırı aşırı aşırı üşengecimdir,beni tanıyan birine sorsanız hakkımda
-Bir yabancı gibiydin, Alina. Güzel ama korku salan.
+Bir daha aynısı yaşanmayacak. Bileklik artık benim ciğerlerim, kalbim gibi bir parçam.
-"Kalbin," dedi donuk donuk.
+Elini tuttum, göğsüme yasladım. "Hâlâ aynı kalp, Malyen. Hâlâ senin."
Şimdiye kadar okuduğum kitaplarına (Olağanüstü Bir Gece, Satranç ve Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu) dayanarak diyebilirim ki Stefan Zweig karakterlerin duygu durumlarını, içsel problemlerini ve kişiliklerini aktarmakta çok başarılı. Üstelik bunu oldukça tatlı edebi bir üslupla birleştiriyor, çevirmenlerin de bir katkısı vardır elbette ama normalde
"Aslında," diye devam etti Hasan. "Yüreğimin derinliklerinde hala gençliğimdeki o masalları, Mehdi 'yle ve Peygamberle ilgili sırlarla dolu hikayeleri özlediğimi hissetmyor değilim. Yaşadığım hayal kırıklığının açtığı yara hala kanıyor. Hala canım yanıyor. Ama anlatılanların hiçbirinin doğru olmadığını ileri süren düşüncenin
Selahaddin'i değerli kılan, yalnızca sıradan biriyken Babil'in sultanlığına gelmiş olması değil, aynı zamanda Müslümanlara' ve Hıristiyanlara karşı kazanmış olduğu zaferlerdi; fakat gerek savaşlarda gerekse şatafatı bir hayatın getirdiği harcamalarla tüm servetini tüketmişti ve başına gelen bir terslik yüzünden acilen yüksek