Seckin Bay

Bir geçiş döneminde yaşamaktayız. En önemli görevlerimizi bugüne kadar olduğundan daha iyiye almadığımız taktirde bu dönem, belki de gezegenimiz yok olup gidene kadar sürer. Ama buna rağmen karanlıkta kalan insan, bir çocuk gibi korkudan şarkı söylemeye başlamamalıdır. Oysa insanın bu dünyada nasıl davranmak gerektiğini biliyormuş gibi yapması, aslında korkudan söylenen bir şarkıdır; bağırışınla yeri göğü sarsabilirsin, fakat bu sadece korkudur!
Sayfa 359 - UlrichKitabı okudu
Seckin Bay okurunun profil resmi
Hepimiz atlarımızı tırısa kaldırmış gitmekteyiz! Hedeflerden henüz çok uzağız, hedefler yakınlaşmıyor, onlara hiç görmüyoruz, daha yolumuzu çok şaşıracağız ve atları değiştirmek zorunda kalacağız; ama günün birinde - öbür gün ya da iki bin yıl sonra - ufuk akmaya başlayacak ve dev dalgalarla üstümüze saldıracak!
Reklam
İnsanlar eskiden bugüne oranla daha rahat bir vicdanla birey olurlardı. Eskiden insanlar saman saplarına benzerlerdi; Tanrı, dolu, yangın, salgın ve savaşın etkisiyle büyik bir olasılıkla bugüne oranla çok daha fazla oraya buraya savrulurlardı, ama bir bütün olarak bakıldığında, kentler boyutunda, belli bir arazi boyutunda, tarla boyutunda ve tek bir saman sapı için kişisel hareket alanı bağlamında geriye daha ne kalıyorsa, o boyutta bakıldığında, bütün bu olanlar sorumluluğu üstlenilebilen, ne olduğu bilinebilen şeylerdi. Bugün ise sorumluluğun ağırlık noktası insanda değil, bağlamlarda yatıyor. Yaşantıların kendilerini insandan bağımsız kıldıklarının ayırdına varılmadı mı? Yaşantılar tiyatroya taşındılar; kitaplara, araştırma merkezlerinin ve araştırma amaçlı yolculukların raporlarına geçtiler; yaşamanın belli türlerini, toplumsal bir deney yaparcasına ötekilerin zararına geliştiren fikir ve din topluluklarına gittiler, ve iş başında olmadıkları zaman da , öylece havada süzülmekteler; bugün herhangi bir kimse, başkaları işine bunca karışırlarken ve her şeyini ondan daha iyi bilirlerken, öfkesinin hâlâ gerçekte kendi öfkesi olduğunu bilebilir mi?! Artık adamsız niteliklerden, yaşayanı olmayan yaşantılardan oluşma bir dünya çıktı ortaya ve görünüşe bakılırsa sanki ideal konumda, insanın artık hiçbir şeyi kendi özelinde yaşamayacağı ve kişisel sorumluluğun o dostane ağırlığının olası anlamlardan meydana gelen bir formüller sisteminde eritileceği söylenebilecek.
Sayfa 270Kitabı okudu
Seckin Bay okurunun profil resmi
İnsanı onca uzun bir zaman boyunca evrenin merkezi sayan, ama artık yüzyılların akışı içerisinde kaybolmaya yüz tutmuş insanmerkezci tutum, büyük bir olasılıkla Ben'in kapısına gelip dayanmıştır, çünkü bir şeyi yaşamanın en önemli yanının o şeyi yaşamak, eylemin en bulunmak olduğu yolundaki inanç, insanların çoğuna artık bir safdillik gibi gözükmeye başladı. Çok kişisel yaşayan insanlar gerçi hâlâ var; bu gibileri: “Dün şuna ya da buna gittik" veya "bugün şunu ya da bunu yapıyoruz" demekteler, ve başkaca bir içeriğe ya da anlama gerek duymaksızın buna seviniyorlar. Parmaklarının temas ettiği her şeyi seviyorlar ve ne kadar mümkünse o kadar özel kişi oluyorlar; dünya, onlarla ilintisi kurulduğu anda özel dünya oluyor ve bir gökkuşağı gibi parlıyor. Belki de çok mutlular bu insanlar; ama nedeni asla kesin olmamasına karşın, başkalarına sırf bu yüzden saçma geliyorlar.
Yaşamlarında orta yaşa varmış olan insanlardan pek azı kendine, eğlencelerine, dünya görüşüne, karısına, karakterine, mesleğine ve başarılarına nasıl ulaştıklarını gerçekten bilirler, fakat aynı insanlar içlerinde bundan böyle artık pek bir şeylerin değişemeyeceği duygusunu taşırlar. Dahası, bu kişilerin aldatılmış oldukları bile ileri sürülebilir çünkü insan olup bitenlerin neden özellikle böyle olup bittiğini açıklamaya yetecek nedeni hiçbir yerde bulamaz; her şey baska türlü de olmuş olabilirdi, denilebilir; çünkü olayların ancak pek azı onları yaşayanlardan kaynaklanır, buna karşılık çoğunlukla başka koşullara, çok başka insanların keyfine, yaşamına, ölümüne bağlıdır, ve bunun yanısıra da sadece belli bir zaman diliminde onlara denk gelmiştir. Örneğin gençlik döneminde yaşam, henüz tükenmek bilmeyen bir yarın gibi, her yanı olanaklarla ve hiçlikle dolu olarak insanların önünde uzanıp gider, buna karşılık öğlen vakti ansızın onların kendi yaşamı olduğunu ileri sürebilme hakkına sahip bir şey beliriverir, ve bütünü açısından bu, günün birinde kendisiyle, yirmi yıl boyunca, tanışmaksızın mektuplaşılmış birinin ansızın karşımızda oturuvermesi kadar şaşırtıcıdır ve insan bu kişiyi aslında zihninde çok farklı canlandırmıştır
Sayfa 244Kitabı okudu
Seckin Bay okurunun profil resmi
Bundan çok tuhafı ise, insanların çoğunun ayırdığını hiç varmamalarıdır; kendilerine gelmiş, yaşamları onlarınkini karışmış olan insanı adeta evlat edinirler, onun yaşantılarını şimdi kendi eklerinin ifadesi, onun yazgısını da kendi hizmetleri veya mutsuzlukları sayarlar. Onlara bir sinek kağıdının sinekleri davrandigi gibi davranılmıştır; bir şey, onları bir yerde küçük tüylerinden, bir başka yerde hareketlerinden yakalamış, iyice sarıp sarmalamış, sonunda başlangıçtaki biçimleriyle pek az benzerliği olan, kalın bir kılıfta yatar hale getirmiştir. O zaman biraz olsun karşı koyacak güce sahip bulundukları gençliklerine ilişkin düsünceleri artık saydam olmaktan uzaktır. Öteki güç çekiştirir ve havada tiz sesler çıkarır, hiçbir yerde kalmak istemez ve hedefsiz kaçış hareketlerinden oluşma bir fırtınaya yol açar; gençliğin alaycılığı, kurulu düzene karşı ayaklanışı, kahramanca olan her şeye, kendini feda etmeye ve suç işlemeye hazır oluşu, ateşli ciddiyeti ve tutarsızlığı,-bütün bunlar, kaçış hareketleri olmaktan öte bir anlam taşımaz. Aslında bunlar, yalnızca genç bir insanın girişimlerinden hiçbirinin, içten dışa doğru bakıldığında, gerekli ve açık seçik olmadığını dile getirir, bu dile getirişin o genç insanın o anda üstüne atladığı şeyi sanki ertelenemez ve gerekli gibi göstermesi, durumu değistirmez.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Absürd insan kimdir ?
Absürd insan, Tanrısız insandır. Onun tanrısız olması, umutsuz ve yarınsız olmasıdır. Tanrısız olduğu için suçsuzdur da; çünkü onu suçlu bulacak bir efendisi yoktur. Kendisine ait açık ve seçik doğruları vardır. Bu doğrular, ölümün bir son olduğunun bilinmesi, insan için tek gerçek ve hareket noktasının absürd olduğunun farkına varılması, boyun edilmemesi gereken bir alınyazısına sahip olunması, umutsuzluk ve kötülüktür. Bu doğruları kabul eden, absürdü anlayan ama alınyazısına da boyun eğmek istemeyen insan, absürd insandır. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, ölümü değil, hayatı seven ve kendini başkaldırma da doğrulayan insan, absürd insandır. Absürd insan, yaşanmaya değmeyecek hayatı yaşanır kılmaya çalışan insandır.
Seckin Bay okurunun profil resmi
Öyleyse absürd insan, absürdlüğün bilincinde olandır. Diğer bir deyişle, içgüdüsel olarak mutlu olmak isteyen, hayatının sınırsız olarak sürmesini özleyen, başka insanlarla ve dünyayla ilişki kurmaya çalışan ama bu isteklerinin gerçekleşmediğini gören, bu durumu bütün açıklığıyla karşılayan ama bu durum karşısında ne yapabileceğini araştıran insan, absürd insandır.
Absürdün ikinci habercisi, hayatın monotonluğunun anlaşılmasından sonra ortaya çıkan, insanın zamanın bir malı olduğu bilincine ulaşmasıdır. İnsan, çoğu zaman geleceğe bel bağlayarak yaşar. Camus’nün ifadesiyle, “geleceğe dayanarak yaşarız.” “Yarın, daha sonra, durumum düzelince” gibi kendimizi aldatıcı ifadeler kullanırız. Ama anlarız ki, yarın da bugün gibi olacaktır; tıpkı bugünün dün olduğu gibi. Yarını düzenleme, geleceği değiştirme gücümüz yoktur. Yarın bize ne kazandıracaktır?
Seckin Bay okurunun profil resmi
Sonumuz olan ölüme bir adım daha yaklaşmayı. Oysa biz, ölümden kurtulup ölümsüzlüğü arzu etmiyor muyuz? Yarından kaçınmamız gerekirken, yarını isteyişimiz bir çelişki değil midir? Biz her zaman, zamanın bir anını işgal ederiz ve o anda da zamanın malıyızdır.
Reklam
Absürd duygusunun ortaya çıkışının ilk kaynağı, hayatın monotonluğudur. Absürd duygusunun önemsiz bir başlangıcı olmasına rağmen, insanı büyük eylemlere iter. Önemsiz bir başlangıç, önemli bir duyguyu nasıl oluşturur?
Seckin Bay okurunun profil resmi
Hayatın monotonluğu karşısında “dekorların yıkıldığı olur. Yataktan kalkmak, tramway, dört saat iş, yemek, uyku, ve aynı ritim üzerine pazartesi, Salı, çarşamba, perşembe, cuma, cumartesi, zamanın büyük bir kısmında bu yol izlenir. Sadece bir gün ‘neden’ yükselir ve her şey bu şaşırtıcı olan bıkkınlıkla başlar. Belki bir an, yarın her şeyin değişeceğini düşünürüz. Ama insan, “birdenbire anlar ki, yarın da böyle olacaktır, öbür gün de, bütün öteki günler de. Bu çaresiz buluş ezer onu. İşte böyle düşünce öldürür insanı. Bunlara katlanamadığından öldürür insan kendini.
Seckin Bay yorumladı.
Hangi kitabı okurken "Keşke hiç bitmeseydi" dediniz? Benim için bu kitaplar: youtu.be/YKQeUamSeFU