Sahip olmak nedir? Hiç bilgimiz yok; öyleyse herhangi bir şeye sahip olmayı nasıl isteyebiliriz? Yaşamanın ne olduğunu bilmeyiz, diyeceksiniz şimdi bana - ama yaşarız…
Peki ama, gerçekten yaşıyor muyuz? Hayatın ne olduğunu bilmeden yaşamak, yaşamak bu mudur?
Bu insanlarla ilgili, yolunda gitmeyen bir şeyler var. Yaşantılarını ya bütünüyle yaşayamıyorlar, ya da bütünüyle kendi içlerinde yaşayıp kalıntılarını dışarıya dökmek zorunda kalıyorlar.
Kolumuzu bir uzatır bir geri çekeriz, sağa mı yoksa sola mı gitmemiz gerektiğini bilemeyiz, alışkanlıklardan, önyargılardan ve topraktan buluşuruz, ama yine de var gücümüzle yolumuzu sürdürürüz:
İnsanı insan yapan, işte budur!
Kesin bilmeyi istemek, kesin gitmeyi istemek gibidir, bir korkaklıktır. İnsan işini bir noktadan yapmaya başlamalı, yalnızca o konuda konuşmakla yetinmemeli!
Zamanın laternasıyla uykuya dalıyoruz ve uyandığımızda, bir daha uyanacaksak eğer, gözümüzü tanrının sessizliğine açıyoruz. Ardından, henüz yaratılmamamışlığın derin kıyılarında gözlerimizi açtığımızda, büyüleyici karanlık zamanın uzak yamaçları üzerinde kırıldığında, her şeyden silkinme vakti gelmiş demektir. Mantığımız gibi, irademiz gibi… Artık eve dönmek için elimizden geleni yapma vaktidir.
İnsan bazen, nasıl da diğerlerinin usandırıcı konuşmalarının anlamsızlığından ve bütün o görkemli ifadelerden kaçmak, sözcüklerin geçersiz olduğu doğaya ya da doğru ve uzun işlere sığınmak istiyor. Deliksiz uykulara, gerçek müziğe ya da duyumsamayla suskunlaşmış insan anlayışının kendisine!
Çoğu insan onları mutsuz eden koşullarda yaşıyor ve gene de bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmıyorlar. Çünkü güvenli, rahat, rutin bir hayata koşullanmış durumdalar. Tüm bunlar huzur veriyor gibi görünse de, insanın içindeki maceracı ruh için kesin olarak çizilmiş bir gelecekten daha yıkıcı bir şey düşünemiyorum. İnsanın yaşama arzusunun önünde macera tutkusu yer alır. Yaşamın keyfi yeni deneyimlerdedir, bu yüzden sürekli değişen bir ufuktan daha büyük keyif olamaz. Her yeni gün yepyeni bir güneşin altında doğabilir. Hayattan daha fazlasını almak istiyorsan, monoton bir güvenlik hissinde ısrarı bir kenara bırakıp, sana ilk başta çılgınca gelebilecek bir hayata adım atmalısın.