Yaşasın aşk hastalığı, yaşasın morfin iptilâsı.
Hayat, sinemadan başka bir şey değil. Tek farkı, sinema adama daha fazla heyecan veriyor.
Sayfa 119
Reklam
İşinize mâni olmayayım. Allahaısmarladık, dedim ve bu defa uzatılan eli ben görmeden süratle yürümeye başladım. Arkama bakmadan onun orada, ayakta bana baktığını biliyordum. Kalbim olanca şiddetiyle atıyordu, bir haftadır şiddetle mustarip( acıyla çekmekte ) olduğum hırçınlık ve azap geçmişti, ben de arkama dönmek, hiç olmazsa onun orada durup durmadığını anlamak için yanıyordum.
Sayfa 36 - CanKitabı okuyor
"Sevdiğimiz her şey esasen bizimdir. Kalbimizin içindedir. Ona o kadar sahibiz ki, dünyanın orduları kalbimizden onu koparıp atamaz..."
Dünyanın bütün insanlığı birdenbire alnımıza kötü, karanlık bir damga yapıştırmıştı. Ermeni katalini yapan ve medeniyet düşmanı Almanlarla teşrik-i mesai eden medeniyet düşmanları bizdik. Zalim, Barbar ve insaniyetin ortadan kaldırması lazım gelen insanlar bizdik. Biz de yeis filan yoktu, çocuk gibi yepyeni, taptaze ruhlarımızla medeni dünyanın bu fikrinin tasfiye etmeye karar vermiştik. Zalim olmadığımızı, söylenen şeylerin yalan olduğunu ispat eder etmez Avrupa hakkımızı teslim edecekti. Hem hakkımızı tehdit mi edecekti hem hakkımızı mütevazi ve şayan-ı kabul bir şekle sokmuştuk. Gazeteler, risaleler, makalelerde neşredecek, tercüme edip Avrupa'ya gönderecektik, sonra Türk gençliği bunu İstanbul'a giren ecnebilere anlatacaktı.
Sayfa 30 - Can Yayınları - 56. BaskıKitabı okuyor
"Her ferd ancak kendi arzusuyla Allah'a dahil olur, teselli ve sükun bulabilir."
Reklam
Sizin toprağınz benim toprağım, sizin eviniz, benim evim, burası için, buranın çocukları için bir ışık, bir ana olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım, vallahi billahi, dedi.
Ermeniler (...) ana babaları öldürülen yahut göçe zorlanan Türk çocuklarını toplayarak Ermeni yetimevlerinde Ermeni çocuğu olarak kaydediyorlardı. Bunlardan birincisi Ermeni Kilisesi’nin Kumkapı’da topladığı Türk çocuklarının bulunduğu yerdir. Bu durum karşısında Amerikalılar da Bebek’te Near East Relief Center (Yakın Doğu’ya Yardım Merkezi) adı altında bir müessese kurmuşlardı. Orada hangi çocukların Türk ve Müslüman, hangilerinin Ermeni olduğunu ayırt edeceklerdi. Çocuklara iyi muamele edilmesine rağmen birçok Türk çocuğu Ermeni olarak kaydedilmişti. Bu Bebek’teki müesseseyi tetkike Nakiye Hanım bizim tarafımızdan memur edilmişti. Fakat o da, Türk çocuklarının kayıtları harp esnasında yanmış yahut kaybolmuş olduğundan, bir şey yapmaya muvaffak olamayarak bu işten çekildi...
Erzurum’da, 1919’da, Rusların Ermeni Generali Antranik, halkı göçe zorlayan kıtaller yaptırmıştı. Amerika’nın sadece bizim Ermenilere karşı daha önceden (ta Abdülhamid zamanından beri) yapmış olduğumuz kıtal ve tehcirlerden dolayı tamamen Ermeni taraftarı olduğu görülüyordu. Bundan dolayı, Doğu Anadolu, Amerika’yı tehlikeli görüyordu. Halkın Amerika’ya karşı bu devirdeki hislerini Erzurum Kongresi’ndeki bir hadise ifade eder. Burada, Mustafa Kemal Paşa, Türk toprakları üzerinde gözü olmayan büyük bir devletin bize iktisadî, teknik ve siyasî yardım etmesi lüzumundan söz etmişti. O zaman İngiltere, Fransa, hatta İtalya da Türk topraklarını işgal etmiş bulunduklarından, bu teklifin Amerika’yı kastettiği hissediliyordu. Erzurum Kongresi’nde Doğu Anadolu’ yu temsil edenlerden biri ayağa kalkarak Mustafa Kemal Paşa’nın hangi devleti kastettiğini sormuştu. Siyasî meselelerde çok hassas olan Mustafa Kemal Paşa, Doğu Anadolu’nun Amerika’ya karşı hislerini sezdiği için hangi devleti kastettiğini söylememişti.
Muhteris miydi? Mağrur mu? Belki her ikisi de.
Kâzım Karabekir Paşa, o zaman, memleketimizde tek hatırı sayılabilir Türk ordusunun başında bulunuyordu. Kendisi, aynı zamanda, İtilâf Kuvvetleri’nin Şarkî Anadolu’da bir Ermenistan kurmaları ihtimaline karşı halkı silâhlandırıyordu. O tarihte, İzmir’de henüz Yunan ordusu yoktu. Fakat Şark’taki kuvvetli hareket Padişah’ı korkutmuş, Mustafa Kemal Paşa’yı, Kâzım Karabekir Paşa’nın bu tehlikeli isteğini önlemek için oraya göndermişti. Mustafa Kemal Paşa, Şark kuvvetlerimizin umumî müfettişi olarak 1919 Nisanı’nda doğuya gönderildi. Benim ve herkesin Mustafa Kemal Paşa hakkındaki fikrimiz bu devrede şöyle ifade edilebilir: Çanakkale’de Anafartalar kahramanı, Padişah’ın Yâveri ve harikulâde bir zekâ ve ihtirası olan bir insan diye tanınıyordu. Ben kendisini birkaç defa Babıâli’de görmüştüm. Şahsiyeti ve iradesi, inkâr edilemeyecek bir görünüşü vardı. Doğu Anadolu’ya, oradaki kuvvetleri yatıştırmaya gönderdiklerini işittiğim zaman ihtirası hakkındaki fikirlere hiç inanmadım. Türk’ün istiklâlini koruyacak bir vaziyet aldıktan sonra, Türk milletinin kendisine en büyük mevkii vereceğini tabiî görüyordum.
Reklam
Hepimiz geçici birer gölgelerden başka bir şey değiliz
Sayfa 233
İçimde idam hükmünü giyen ve çaresiz bir teslimiyetle ölüme giden bir mahkûmun sessizliği vardı.
Gök kurşuni. Başım biraz yorgun ve içim titriyor. Gök ziyasını benim için kısmış gibi ; içimde dinlenmek ihtiyacı var, içimde hafif gıdıklayıcı bir tebessüm var.
Sayfa 29 - Can Yayınları - 56. BaskıKitabı okuyor
Niçin ruhumun bu ateş gömleği sırtımdan canıma geçiyor? Gözümden, dilimden kızıl, yakıcı yenlerini gösteriyor...
Sayfa 29 - Can Yayınları - 56. BaskıKitabı okuyor
Niçin bunları görmeden öldünüz?
Ben de bu ezelî şeyler için, bayrak için, namus için parçalandım!
Sayfa 29 - Can Yayınları - 56. BaskıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.