Aylardan Mayıs. Zamanı neden belirtmek istediğime dair sizi ikna edebileceğim herhangi bir fikrim yok. Yüz yetmiş metrekarelik bir evin otuz metrelik bir odasında, altına sünger yığılmış kıçı kırık bir sandalyede oturmuş inceleme yazıyorum.
Bir kitap okumuştum. İsmi Dağılma. Nedensizce bu kitap düştü hatırıma. Başka şeyler de düştü aslında ama dağıttım onları Dağılma kitabının karakteri gibi acımasızca ve umarsızca... Dağıldım, dağıttım ve biraz daha yaşadım. Hala yaşıyorum öyle ki parmaklarım klavyenin üzerinde ne yazdığını bilen parmaklar gibi geziyor oysaki ne yazacağıma dair fikirlerim sürekli dağılıyor ben yazmak istedikçe onlar inatla dağılıyor. Neyse Dağılma kitabın da yazıldığı gibi “Ama bazen dağılma çok daha kuvvetli bir birleşmenin habercisi olabilir.” Ben de buna inanayım.
Seneler geçmesine rağmen kitabın hatırıma düşmesi tuhaf. Herhalde bu kitap hayat denen metafordan yeterince nasibini aldığı için hatırıma düştü. İyi ki de düştü çünkü dağıldım.
En beğendiğim alıntısı da buydu: “Kural buydu işte, her şey akıp gidiyordu ve biz de hayatın kendisiyle birlikte sürüklenip gidiyorduk.
DağılmaVeysel Nazlı · Fihrist Kitap · 202233 okunma
Bu ülkede pazar akşamlarının bir araya gelip, bırakın yetişkin bir insanı, herhangi bir şey meydana getirebileceğine inanıyor musunuz? Getirse getirse bir yenilgi meydana getirir, bir yıkıntı meydana getirir.