Halil Horoz

Halil Horoz
@halilenin
boğuluyorum, ölemiyorum.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun sorunları temelde bölgede bir ırksal grubun varlığından değil, bölgede yıllar yılı devam edegelmekte olan ve halen de etkisini sürdüren feodalizmin varlığından; ayrılıkçı düşünce için zemin oluşturan yabancı müdahalelerden; coğrafyanın zorluklarından; bölge insanının içinde bulunduğu sosyo ekonomik koşullardan ve diğer çeşitli olanaksızlıklardan kaynaklanmaktadır. Ne var ki bugün; yetkili-yetkisiz, ilgili- ilgisiz bir çok kişi, Doğu ve Güneydoğu Anadolunun sorunlarını ırksal nitelendirmelerle isimlendirme yanılgısına ve yanlışına düşmektedirler.
Reklam
"İslam'da kadından imam olmaz" kuralına rağmen, İmam Hatip Liselerine kız öğrenci alımında bu kuralın bir gerekçe teşkil etmemesi için, Diyanet kadrolarında "kadın vaiz" uygulamasına geçilmiştir. Bu gerekçenin ardına sığınılarak orta öğretim çağındaki kızlar şimdi, yığınlar halinde bu okullara yönlendirilmektedirler. Amaç; geleceğin militan, seçmen, yönetici kadroları için çocuklar büyütecek anneler yetiştirmektir
Karşı devrim hareketinin "insan yetiştirme sistemi" çok basit, ancak çok verimli bir sistemdir. Özetle "insan beyninin küçük yaştan itibaren şekillendirilmesi"ni esas alır.

Reader Follow Recommendations

See All
Irksal bölücü/ayrılıkçılar da şeriatçılarla işbirliği halindedir. Onlar da şeriatçıların yanında yer almaktadırlar. Şeriatçılarla, yani ulusalcılık karşıtları ile ortak bir tabanda buluşarak, belli bir zeminde mücadele vermektedirler. O zemin "Siyasal İslam"dır. Mücadelenin temelinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tüm kadrolarının ele geçirilmesi yatmaktadır
Reklam
Türkiye Cumhuriyeti 1938'den bu yana karşı devrim sürecine; 1950'den bu yana irtica sürecine; 1980'den bu yana şeriat sürecine sokulmuş. 80 yıl önce kenar mahallelerde bile görünmeye cesaret edemeyen sakallı-sarıklı müritler, Başbakanlık konutunun davetlileri olmuşlar.
Erdemin kanıtı asla kolay olmaz. Talih bizi kamçılar ve vurarak ezer; dayanalım! Bu vahşet değil, mücadeledir; bu mücadeleyle ne kadar sık karşılaşırsak o kadar cesur oluruz. Sürekli kullanılarak canlandırılan uzuv bedenin en sağlam kısmıdır. Talihe kendimizi sunmalıyız ki, bizi kendisine karşı dayanaklı hale getirsin; bizi adım adım kendi seviyesine eriştirir, bizi tehlikeyle içli dışlı kılarak sonunda tehlikeyi küçümsememize yol açar. Gemicilerin de bedeni denize dayanarak sertleşir, çiftçilerin elleri çalışarak nasır tutar, askerlerin kasları kargılar savurarak güçlenir, atletin bacakları koşarak çevikleşir; her birinin bedenindeki en sağlam kısım sürekli çalışandır. Ruh kötülüklere göğüs gererek sonunda onlara göğüs germeyi bile küçümseyecek hale gelir; şu yoksul, ama yoksulluğundan ötürü sapasağlam olan halkların ne çileler çektiğini düşünecek olursan, iste ancak o zaman zorlukların bizi nasıl güçlendireceğini anlarsın.
Para, İsrail’in kıskanç tanrısıdır, önünde başka hiçbir tanrı varlığını sürdüremez. Para insanın tüm tanrılarını aşağılar ve onları metalara çevirir. Para her şeyin evrensel, kendinde oluşmuş değeridir. Bu yüzden de tüm dünyayı, hem insan dünyasını hem doğayı, özgül değerinden yoksunlaştırır. Para, insanın işinin ve insanın varoluşunun yabancılaşmış özüdür, ve bu yabancı öz insana hükmeder ve, insan da ona tapınır. Yahudilerin tanrısı dünyasallaşmış, dünya tanrısı haline gelmiştir. Değişim yahudinin gerçek tanrısıdır. Onun tanrısı yalnızca yanılsaman değişimdir. Özel mülkiyet ve paranın egemenliği altında ulaşılan doğa anlayışı, ki bu yahudi dininde vardır ama yalnızca imgelemde vardır, doğanın gerçek bir horgörülüşü ve pratik aşağılanışıdır.
Yahudi ile hıristiyan arasındaki karşıtlığın en sert biçimi dinsel karşıtlıktır. Bir karşıtlık nasıl çözülür? Onu olanaksızlaştırarak. Dinsel karşıtlık nasıl olanaksızlaştırılır? Dini kaldırarak
Halk yığınlarını alıklaştıran bu ağır çalışma koşulları neyin nesi? Hatta doğru dürüst bir geliri olan işçide bile, geçmişten tevarüs ettiği bunca zenginliğin ortasında, günde birkaç saat çalışma karşılığında herkese bol bol yetecek ürün verebilecek bunca güçlü üretim araçlarıyla donanmışken, yarınına bu güvensizlik nereden geliyor?
Reklam
Korku cezadan çok daha fazla ürkütücüdür, çünkü ceza kestirilebilir bir şeydir, ancak korku belirsizdir ve o gerginlik sonsuz bir dehşet duygusu yaratır.
Çünkü bizim hayatımızda bütün arkadaşlarımız gülmezken, sebepsiz yere gülümsemek doğru değildir.
Rahme düşmesi bir suç, doğumu bir ceza, hayatı bir meşakkat, ve ölümü bir gereklilik iken insan nasıl vakur bir varlık olacaktır?
"insanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkumdurlar"
Hayatın bizi ilgilendiren meseleleri dağınık, bölük pörçük, birbiriyle ilintisiz, en keskin zıtık içinde, bizim meselemiz olmaktan başka bir ortaklık taşımadan ortaya çıktıklarından ve karmakarışık olduklarından, onlar üzerine düşünüşümüzün ve endişe edişimizin de aynı şekilde bölük pörçük olması gerekir ki bunlarla uyum içinde olsun. Demek oluyor ki soyutlayabilmeliyiz, her meseleyi ona ait olan zamanda düşünmeli, yerine getirmeli, tadını çıkarmalı, ona katlanmalı, diğer her şeyle ilgili olarak endişelenmeyi bir kenara bırakmalıyız - adeta düşüncelerimizin çekmeceleri olmalıdır ki birini açtığımızda diğerlerini kapayalım.
Kurtuluş doktrininin, onlardan ya da onlara dayanarak çıktığı iki fizyolojik gerçek vardır. Ben onlara,tamamen sağlıksız topraklarda yüce bir hedonizm gelişmesi diyorum. Oldukça güçlü bir Yunan canlılığı ve sinir-gücüyle karışık olmasına rağmen, onlarla en çok ilgisi olan şey, Epikürcülük, paganizmin kurtuluşu teorisidir. Epikür tipik bir çöküş örneğiydi: onu ilk tanıyan ben oldum. - ne kadar az olursa olsun, acı korkusu bunun sonucu din sevgisinden başka bir şey olamaz.
Reklam
Tüm gereken ortalama bir akıl ve en çok da itaat. Kişi bunlara sahipse, toplum ona beşikten mezara dek bakar.
Sayfa 23 - Kaos YayınlarıKitabı okudu
Bir çeşit yozlaşmadır kadında iyilik... O "ince duygular" var ya, tümünün mayasında bir fizyolojik bozukluk vardır. – hepsini söylemeyeyim, hekimce konuşacağım yoksa. Eşit haklar için açılan savaş, bir hastalık belirtisidir üstelik; her hekim bilir bunu. Gerçek kadın dediğin var gücüyle direnir hak denen şeye karşı; cinsler arasındaki o bitmez savaşta ilk yer hiç tartışmasız onundur zaten doğal olarak. –Benim sevgi tanımımı duyup anladınız mı? Gerçek bir feylosofa yaraşan biricik tanım budur. Sevginin tuttuğu yol savaş, özü ise cinslerin öldüresiye kinidir birbirlerine. "Bir kadın nasıl iyileştirilir, kurtarılır" sorusuna verdiğim yanıtı biliyor musunuz? İnsan ondan bir çocuk edinmelidir. Kadın çocuksuz edemez, erkek bir aracıdır yalnız: Zerdüşt böyle dedi. "Kadının özgürleşmesi", özürlü, doğuramaz kadınların gerçek kadına karşı içgüdüsel kinidir bu; "erkek"le kavgaya gelince, bu bir yoldur, bir sözde nedendir, bir taktirdir yalnızca. Kendilerini "gerçek kadın" ,"yüksek kadın","ülkücü kadın"diye yükseltmekte, aşama sırasında kadının yerini alçaltmaya çalışırlar; bunun için de en şaşmaz yol, lise öğrenimi yapmak, pantolon giymek ve sürü olarak oy verebilmektir. Aslına bakılırsa,özgürleşen kadınlar "bengidişilik" ülkesinin anarşistleridir; kuyruk acısı vardır onlarda..
"Bazı kişiler, başkalarının efendisi olduğuna inanmasına rağmen aslında herkesten daha fazla köledir"
Karbon Kitaplar
 " Üretim araçlarına sahip sınıf, aynı zamanda kendi dünya görüşünü de alt sınıflara pompalar. Böylece proleterya kendi çıkarının nerede olduğunu göremez, düzeni değiştirme şansının olmadığını düşünür "
Sayfa 32 - gece kitaplığıKitabı okudu