Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Timokrasidaki yöneticiler parayı rahat rahat harcamak için kanunları değiştirirler. En sonunda da kimse yasaları dinlemez olur. O zaman paraya daha fazla değer verirler. Böylece oligarşi geçilir. Oligarşi devletin başında zenginlerin bulunduğu yönetim şeklidir. İşi bilmeden sadece zengin olanların yüksek mevkiye geldiği bir sistem doğar. Halk bölünür. Fakirliğin olduğu yerde hırsızlık ve pek çok ahlaksızlık ortaya çıkar . Oligarşi sonucu fakir düşen halk ile zenginler arasındaki uçurum büyür. İç karışıklıklar çıkar. İşte bu karışıklıkta fakir halk kazanırsa demokrasi ortaya çıkar. Oligarşiyi nasıl en sevdiği şey zenginlik düşkünlüğü yıkıysa demokrasiyi de özgürlük düşkünlüğü yıkar. Özgürlüğe doymuş devletin başındakiler İçki sunmayı bilmeyen sakilere döndüler mi bir sarhoşluk alır herkesi. Devlet herkese istediği özgürlüğü veremeyince kavgalr başlar. Bu noktada tiranlık gelir. Demokrasilerde büyük kısmı eğitimsizler oluşturur pek azı başa gelir ama her yerde gösterirler kendilerini, halk ise en güçlü kısım onlar olmalarına rağmen baldan pay aldıkça birleşmeyi akıllarına bile getirmezler. Bastakiler halkın kendilerine kul köle olduğunu görünce yurttaşların kanına girmeden duramaz. Lekeleme yolunu tutar. Halka iyi şartlar verileceği vaadinde bulunur . Ama halk yağmurdan kaçarken doluya tutulur ve gerçek zorbalık altında ezilir.
OKUMA ÖZÜRLÜ YÖNETİCİ DİYİNCE AKLINIZA KİM GELDİ ?!?! =))
Okuyan toplumlar kafaca aydınlandığı ve yükseldiği için “okuma özürlü” yöneticiler aydınlanmış halkın yönetimini zor bulur. Kara cahilleri gütmek tarihte kolay sanılırdı. Bu çok acınası bir yanılgıdır; kafaca yükseltilmiş halk, kendi kendini yöneteceğinden, o kalabalık yöneticilere fazla iş kalmaz gerçekte.
Sayfa 132 - Evrensel Basım Yayın 1. Baskı 2000Kitabı okudu
Reklam
Devletlerin güç ve zaafı, milletlerin ilerleme ve yozlaşması, yalnızca devlet adamlarının ehil oluşlarından ve yönetim kabiliyetlerinden veya beceriksizliklerinden kaynaklanmaz. Yöneticiler iyi veya kötü olsunlar, kahraman veya zalim olsunlar, onlar kendi milletlerinin birer yansımasıdırlar. Onlar, milli ruhun birer kopyasıdır, halk kitlesinin içinden doğmuştur. Bir millet nasılsa, devlet adamları da onlar gibidir. İşte bu nedenledir ki eskiden beri “Her millet, layık olduğu idareye ve devlet adamlarına sahip olur.” denilmiştir.
Devletlerin gücü ve zayıflığı, milletlerin refahı ve fakirliği sadece yöneticilerin dindarlığına veya kötülüğüne bağlı değildir. Yöneticiler, iyi veya kötü de olsalar, kahraman veya zalimde olsalar kendi halklarının birer parçasıdır. Milletlerin ruhunu yansıtırlar. Kendi milletlerinin birer ürünüdür. Halk nasılsa onlar da öyledir. Her halk hak ettiği şekilde yönetilir.
Aliya İzzetbegoviç'in Türklere Yazdığı Mektup
"Merhaba efendim, ben Aliya. Aliya İzzetbegoviç. Bosna-Hersek'in cumhurbaşkanıyım. Sizi Devlet-i Aliyye'nin en güzel şehirlerinden birinden, Bosna Sarayı'ndan, sizin daha sık kullandığınız haliyle Saraybosna'dan selamlıyorum. Bu kısacık sohbetimizde, parçası olduğumuz Avrupa'dan, Avrupa'nın ve Batı'nın
Devletlerin gücü ve zayıflığı, ulusların refahı veya çürümesi sadece yöneticilerin yetkinliğine veya yetersizliğine bağlı değildir. Yöneticiler ne olursa olsun, iyi ya da kötü, kahraman ya da zalim her zaman halklarının bir yansımasıdır. Bunlar halkın ruhunun bir kopyası, kitlelerin üretimidir. Halk nasılsa onlar da öyledir. Bu nedenle uzun zaman önce her ulusun hak ettiği hükümete ve yöneticilere sahip olduğu söylenmiştir. Eğer halk kendi içinde büyüklük ve kahramanlık unsurları içeriyorsa oradan büyük insanlar ortaya çıka bilir. Napoléon'u Fransa verdi, barışçıl Çin değil. İngiltere Darwin'i ve varoluş mücadelesi öğretisini sundu ve Rusya pasif direnişinin havarisi Tolstoy'u verdi. Tersi mümkün değildi. Her ulus ruhsal durumuna göre ya büyük ya da önemsiz insanları iktidarın başına, yaşam yapısının tepesine yükseltir.
Reklam
"Halkını cehalet ile sefalete teslim eden yöneticiler yok olmaya, cehalet ve sefalete sürükleyen yöneticileri seçen halk ise köle olmaya mahkumdur. " Mustafa Kemal Atatürk
Sayfa 241Kitabı okudu
Yöneticiler ne olursa olsun, iyi ya da kötü, kahraman ya da zalim her zaman halkların bir yansımasıdır. Bunlar halkın ruhunun bir kopyası, kitlelerin üretimidir. Halk nasılsa onlar da öyledir. Bu nedenle uzun zaman önce her ulusun hak ettiği hükümete ve yöneticilere sahip olduğu söylenmiştir.
Sayfa 6
Bir devletin güçlü veya zayıf oluşu Bir ulusun ilerleyişi veya gerileyişi, yalnızca yöneticilerin ehliyet ve iktidarlarından veya onların yetersizliğinden ileri gelmez. Yöneticiler ister iyi veya kötü, ister kahraman veya zalim olsunlar, onlar kendi toplumlarının birer aynasıdır. Onlar ulusal ruhun birer kopyasıdır. Onlar halkın içinden doğmuştur. Bir r ulus nasılsa, yöneticileri de onun gibidir. İşte bundan dolayıdır ki, eskiden beri "Her Ulus layık olduğu yönetime ve yöneticilere sahip olur" denilmiştir. ---- Bence de halk eğitimli, dürüst, adil ve çalışkan olursak böyle kişileri başa getirmiş oluruz ulusça birlik ve beraberliğimiz için kişisel çıkarlarımızı değil tek yürek olmalıyız. En önemlisi de kendimizi sürekli okuyarak ve kitap okumayı şehirlere, köylere, kırsala her yere yapmalıyız. Milletçe misyonumuz bu olmalıdır. Yüce kitabımız bizlere "oku " diye buyurmuş. Hz Ali " bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum " diye söyledikten sonra bizler neyin kafasını yaşıyoruz ki; Atamızın Türk milletinin bu kitabı okunmasını istediği ne kadar da manidar...
Devletlerin gücü ve zayıflığı, ulusların refahı veya çürümesi sadece yöneticilerin yetkinliğine veya yetersizliğine bağlı değildir. Yöneticiler ne olursa olsun, iyi ya da kötü, kahraman ya da zalim her zaman halklarının bir yansımasıdır. Bunlar halkın ruhunun bir kopyası, kitlelerin üretimidir. Halk nasılsa onlar da öyledir. Bu nedenle uzun zaman önce her ulusun hak ettiği hükümete ve yöneticilere sahip olduğu söylenmiştir.
Reklam
Einstein'a göre geçmişten günümüze din palavrasının oluşum süreci
İlkel insanda dinsel düşünceleri yaratan korkudur her şeyden önce: açlık korksu, vahşi hayvan, hastalık ölüm korkusu. Varlığın o döneminde, olayların nedenleri arasındaki ilişkileri anlamaya gücü yetmeyen insan kafası az çok bize benzer varlıklar oluşturmuş ve korkulan olayları onların isteklerine ve eylemlerine bağlamıştır. Bu varlıkları bizden yana davrandırmak ve öfkelerini dindirmek için insanlar bir takım işler yapmayı, kurbanlar vermeği düşünmüşler ve bunlar çağdan çağa aktarılarak inanç olmuştur. Buna korku dini diyorum. Bu dini kimse yaratmamış, özel bir din adamları bölüğünün kullanılmasıyla dondurulmuştur. Bu bölük kendine, korkulan varlıklarla halk arasında bir aracı süsü vermiş ve yönetici güç durumunu bunun üzerine kurmuştur. Çoğu zaman önder, hükümdar ya da ayrıcalıklı bir sınıf, yeryüzündeki egemenliğini güçlendirmek için, ona dinsel görevler eklemiştir, ya da politik gücü elinde tutan sınıfla papaz sınıfı arasında bir çıkar ortaklığı kurulmuştur. ikinci dinsel kuruluş kaynağı toplumsal duygulardır. Baba ve anne, büyük toplulukların başındaki yöneticiler ölümlü ve yanılabilir insanlardır. Yönetilme, sevilme ve korunma özlemi, koruyan, karar veren, ödül ve ceza veren bir kader Tanrı kavramının oluşmasına yol açmıştır.
Yöneticiler nasıl olursa olsunlar, ister iyi yürekli ve acımasız, ister kahraman veya zalim… Her zaman halkın içinden çıkmışlardır. Halkın ruhunun bir kopyasıdırlar. Halkları yaratmıştır onları. Halk neyse onlar da odur. Bu nedenle, yüzyıllar öncesinden bu yana söylendiği gibi, her ulus hakettiği biçimde yönetilir.
Yöneticiler ne olursa olsun, iyi ya da kötü, Kahraman ya da zalim her zaman haklarının bir yansımasıdır. Bunlar halkın ruhunun bir kopyası, kitlelerin üretimidir. Halk nasılsa onlarda öyledir. Bu nedenle uzun zaman önce her ulusun hak ettiği hükümete ve yöneticilere sahip olduğu söylenmiştir.
İngiltere 1819
İçi geçmiş bir kral, bir ayağı çukurda, tıknefes ve kör, leş gibi bir kral. Bir sürü prens, alıklar soyu, halkın nefreti içinde soluyan tortular. Cahil, duygusuz ve sağır yöneticiler, yapışmışlar sülük gibi bitkin ülkelerine. Düştü düşecekler, bir fiske bile istemez, kanla o kadar şişmişler. Aç ve çıplak bir halk, ezilen ezilen ezilen bir halk, ham topraklarda. Özgürlüğü boğan bir ordu, halkını kırıp geçiren ve soyan çöpüne dek, Kim baştaysa onun uşağı, onun kulu kölesi bir ordu. Ve yasalar, suça iten, yoldan çıkaran, astığı astık, yaldızlı ve kanlı. Ve tanrısız bir din ve kutsal bir kitap, hiç açılmaz bir kitap, mühürlü. Ve bir senato, zorla ayakta duran, kokuşmuş, sarsak, gücü kuru. Ölümsüz bir ışık doğacak yarın bütün bu mezarlardan, Boğacak aydınlıklara kasırgalı günlerini çağımızın.
Percy Bysshe Shelley
Percy Bysshe Shelley
Çeviri:
A. Kadir
A. Kadir
- S. Yıldırım
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.