Hamra Özkan

Thomas Walker Arnold başka bir yerde şunları kaydetmektedir: "Gayrimüslimleri zorla İslam dinini kabul ettirmeye yönelik organize teşebbüslere veya Hristiyanlığı ortadan kaldırmak için sistemli bir mezalime dair hiçbir kayda rastlamıyoruz. Halifeler, bu iki yoldan birini yapmayı kararlaştırmış olsalardı, Ferdinand ve İsabella'nın, Müslümanları Ispanya'dan kovması veya 14. Lui'nin, Protestanlığı Fransa'da suç sayması ya da Yahudilerin, 350 yıl İngiltere'den uzak tutulması kadar kolay bir şekilde, Hristiyanlığın kökünü kurutabilirlerdi.
Reklam
Efendimizin(sav) ahlakının övülmesine müşriklerin karşı çıkmaması hususu
Ben sizin aranızda yaşadım ve ahlakım da böyledir. Buna itiraz eden var mı? "Hayır, Muhammed -hâşâ- şöyle bir ahlaksızlık yapmıştır.” diyen birini duydunuz mu? Bugün muhalif fırkaların, birbirlerinin ahlakı üzerinden karşılıklı linç girişiminde bulunduklarını biliyorsunuz. Gerçekte onlar arasında fiilî bir savaş yoktur. Hâlbuki bu ayetin hitap ettiği toplumda, fiilî savaş dahi var. Müşrikler, ayetteki bu ifadeye itiraz edemediler. Çünkü O'nun yüksek ahlakı herkes tarafından biliniyordu. O hâlde bir şahsın ahlakı, ciddi bir tartışma ve kutuplaşmanın ortasında delil kılınabiliyorsa biz O'nun iyi ahlaklı olduğunu tahmin edebiliriz.
I'câz bağlamında: "Buyurun bir öğreti ortaya koyun ve toplumun değer yargılarını değiştirin. Orneğin, sizin toplumunuzda insanlar, paradan ve güçten dolayı değil de o öğretiye bağlanmaktan dolayı saygı görür hâle gelsinler. Nebi (s.a.v.), eğitimsiz hâli ile bunu yirmi üç yılda yüksek edebiyat içeren bir eserle ortaya koydu. Siz, en büyük psikolog ve sosyologlarınızı etrafınıza alın; bari benzerini kırk yılda, şiirsel olmayan bir kitapla yapın."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsan denen mahlukun gerçeğini bilenler, ahlaken 40 yaşına kadar hiç itham edilmemiş temiz bir insanın, 40 yaşından sonra ağlayarak "Amca, onlar güneşi sağ elime ayı da sol elime yerleştirecek olsalar dahi ben bu davadan asla vazgeçmem. Ta ki Cenab-ı Allah beni ya bu konuda muzaffer kılar veyahut ben bu uğurda ölüp giderim.” dediği bir davaya samimiyetle inanmış olduğunu anlamakta zorlanmazlar.
Lesley Hazleton: "610 yılında bir gece Muhammed'e olan şeyi, Mekke'nin hemen dışındaki bir dağda... O gecenin elimizdeki ilk rivayetlerinde beni vuran şey, pek de orada ne olduğu değildi. Orada neler olmadığıydı. Ne olmadı? Muhammed dağdan sevinçten havalara uçarak inmedi. Yaşasın, Allah'a sonsuz şükür.' diye bağırarak koşmadı. Nur ve neşe saçmadı. Kendine eşlik eden melekler korosu, ilahi müzik, coşku yoktu, zevkten mest olma yoktu. Altın bir hale sarmamıştı onu. Gelen vahiy, Kur'an'ın hepsi bile değildi. Sadece beş ayet. Kısacası, kendisine tepki göstermeyi kolaylaştıracak hiçbir şey yapmadı. Bu vahiy tecrübesini, dünyevi kişisel hırslarını gizlemek için icat etmiş, diye eleştirebileceğimiz hiçbir şey yapmadı."
Reklam
Reklam
179 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.