Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Her birimiz bu Kur'âni hakikat karşısında durup düşünmeliyiz. Şeytan bana ne vadediyor? Yüce Allah'ın hangi emrini çiğnemem karşılığında ne tür bir vaatle beni baştan çıkarıyor. “Düşünüyorum” adı altında içimden geçen seçeneklerin ne kadarı şeytana ait? Unutmamak gerekir; o, insana içinde bulunduğu duruma göre vaatte bulunur. Örneğin cennet nimetleri içerisinde yaşayan Adem'e (as) ve eşine şu vaatle yaklaşmıştır: "Şeytan ona vesvese vermiş ve demişti ki: 'Ey Adem! Sana (yediğin takdirde ebedîleşeceğin) ebediyet ağacını ve tükenmeyecek mülkü göstereyim mi?' (İkisi) ondan yediler, avret yerleri kendilerine göründü ve cennet yapraklarıyla üzerlerini örtmeye başladılar. Adem, Rabbine isyan etti, şaşırdı." "...Ve dedi ki: 'Rabbinizin bu ağaçtan yemenizi yasaklaması, melek olmamanız ve ebedî yaşayanlardan olmamanız içindir.' Ve: 'Şüphesiz ki ben, sizin iyiliğinizi istiyorum/size nasihat veriyorum.' diye o ikisine yemin etti." Cenneti ve melekleri gören insan, orada ebedî kalmak ve melekler gibi masum olmak ister. Şeytan, bu durumdaki insana ebedîleşmek ve melekleşmek vaadiyle yanaşır. Ölçümüz şu olmalıdır: Yüce Allah'ın emrini veya nehyini çiğnemeye teşvik eden her ses şeytani, her vaat şeytandandır. Sesin yumuşaklığı, yeminlerle süslenmiş olması, mantıki gerekçelere dayanması... bu gerçekliği değiştirmez. Bir yerde Allah'ın (cc) emri veya nehyi varsa karşısındaki her ses şeytani, her vaat de şeytandandır.
Sayfa 240
"Chabanon bir adım daha atarak -örümceklere meraklıydı ve onlara keman havaları çalarak hangi tür müziğe duyarlı göründüklerini bulmaya çalışırdı-yazışma mefhumuna tüm yoğunluğunu veren son derece güzel bir imge öne sürer. Sanat felsefesinin, der, en yüksek görevi, kendi başına her duyuya öbür duyuların ona hissettirdikleri üstüne bilgi vermektir."
Reklam
Lakırdı
Erdem enflasyonu yükselmişse, erdemlilik-erdemsizlik bahsi doğal olarak dillere pelesenk olur. Erdemin hacminin kendini belli etmediği, göze fazla değmediği, yani öteki nesnelerin kalabalığında -erdemsizlik dahil- gözükmediği uzayda erdemli olmanın zorluğundan dem vurmak, şikayet etmek, erdemsizlerle hemdem olmanın dışavurumudur. Hemdem olmaklık, kişilerin, yirmi dört saate bölünmüş günün tik taklarıyla kurdukları ilişkideki ortaklık değildir. Hemdem olmaklık, zamanı algılayışta, zamanı izafi kılan statikliğin ve dinamikliğin idrakindeki ortaklıkla ilintilidir. Varlık, öteki varlıkla kaçınılmaz bir şekilde hemdemdir zaten. Bunun şuuruna müdriktir ya da değildir, bu önemsizdir ya da ikincildir. Varlık, hangi varlık ya da varlıklarla hemdem olacağına karar verebilecek iradeye sahiptir. Sınırsız iradenin altındaki muhtariyet budur. Dır'lı dir'li ifadeler niçin sevimsiz gelir? Bildirdikleri için. Oysa erdemlilik-erdemsizlik ayırımı derecelendirme, rütbelendirme, seviyelendirme meselesi değildir. Sözcüklere değil, işaret ettikileri yöne odaklanmak, yani sözden anlam çağırmak mühimdir. Aksi takdirde bir bilgenin dediği gibi kişi yön tabelasına tırmanmaya başlayabilir. Yön tabelasına ve tabelanın işaret ettiği yöne bakanların gözlerine ilk çarpacak olan şey, tabelaya tırmanıp, tabelanın işaret ettiği yönde yürümeyi bırakanlar olacaktır. Bengütaşlarda, dikilmek, doğrulmak, ayakta durmak eylemleri için "tur" sözcüğü kullanılmışsa da, -tır, -dır, -tir, -dir, -tur, -dur, -tür, -dür bildirme ekine dönüşümesi Uygurcada gözlemlenmiştir.
03 Haziran 1972: Türkçüler Derneği Kurultayı MHP ile İlişkiler Kopuyor Türkçüler Derneği ile MHP arasındaki ilişki, 03 Haziran 1972 Cumartesi günü yapılan Türkçüler Derneği Kurultayı'nda kopmuştur. Kurultayda Muzaffer Eriş başkan, Orhan Tuncer ikinci başkan, Abdülhalûk Çay genel yazman, Erdoğan Saruhanlıoğlu genel yazman seçilmişlerdir.
Hangi tür ilişki olursa olsun, karşı tarafa soluklanabileceği, kendisine zaman ayırabileceği bir arka bahçe oluşturması için müsaade etmek gerekir.
Atsız'ın, Alparslan Türkeş'in yurda dönüşüyle ilgili tutumunu Deliorman da şöyle anlatıyor: "Atsız, Türkeş'in gelişini âdeta adım adım takip etmişti. Onun tekrar vatana kavuşmuş olmasından son derece memnundu. Bu memnuniyette, eski bir ülküdaşın maruz kaldığı haksızlığın sona erişindeki hoşnutluktan daha fazla bir şey vardı.
Reklam
533 syf.
10/10 puan verdi
·
14 günde okudu
KİNYAS ve KAYRA - HAKAN GÜNDAY Yorumuma başlamadan önce beni çok etkileyen bir alıntıyı paylaşmak istiyorum: “Bilemezlerdi benim geleceğimi. Onlar bir çocuk istediler ama ben geldim! Dünyaya en az değeri veren insan. Onlar normal bir çocuk istediler, eğitim görüp, meslek sahibi olacak, gururlanacakları. Ama ben geldim. Bilemezlerdi bir canavarı
Kinyas ve Kayra
Kinyas ve KayraHakan Günday · Doğan Kitap · 202226,9bin okunma
367 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
103 günde okudu
Sözlü kültür geleneğimizin temel yapı taşlarından olan masallarımızın oldukça güzel derlemelerinin yer aldığı kaynak niteliğindeki bu kapsamlı çalışma,düşünülenin aksine pek de bilinmeyen adakları ihtiva ediyor. Pertev Naili Boratav’ın gerek kendi gerek öğrencilerinin derlemelerinin tasnifiyle oluşturulan eserin son bölümlerinde,eserde geçen masalların varyantları ve hangi kaynaklarda geçtiği gibi bilgilerin yanında “masal” türünün özellikleri ve türün tarihi seyri içerisinde edebiyatımıza olan etkileri ele alınıyor. Her ne kadar önemi pek algılanamasa,tür olarak çocuklara yönelik olduğu düşünülse de içerisinde barındırdığı motiflerle bir milletin yaşayışına,tarihine ve geleneklerine ışık tutan masalların değeri bilinmesi gerekmektedir.
Az Gittik Uz Gittik
Az Gittik Uz GittikPertev Naili Boratav · İmge Kitabevi Yayınları · 2013219 okunma
"Mitin, Salish versiyonlarında çok tuhaf ve önemli bir detay vardır. Bu versiyonda, koca bulmak için seyahat eden iki kızkardeş bulunduğunu ve ortada ikiz diye bir şey olmadığını hatırlarsınız. Büyükanneleri kızkardeşlere müstakbel kocalarını hangi özelliklerinden tanıyacaklarını anlatmıştır; ardından, iki kızkardeş yolda karşılaştıkları ve evleneceklerine inandıkları Düzenbazlar tarafından kandırılırlar. Her iki kadın da geceyi adamlarla geçirdikten sonra birer oğlan çocuk dünyaya getirecektir. Düzenbazın kulübesinde geçen bu talihsiz geceden sonra abla, kardeşini terk eder ve bir dağ keçisi ve bir tür büyücü de olan büyükannesini ziyarete gider; kadın, torununun geleceğini önceden bildiği için, onu karşılaması için bir yaban tavşanı yollar. Yaban tavşanı yolun ortasına düşmüş bir kütüğün ardına saklanır, kütüğün üzerinden geçmek için bacağını kaldırdığında da kızın cinsel organını görür ve çok uygunsuz bir şaka yapar. Kız sinirlenir ve elindeki sopayla tavşana vurup burnunu yarar. Tavşangillere mensup bütün hayvanların yarık burunlu ve yarık üst dudaklı olmasının nedeni budur. Tavşanlardaki bu anatomik özellikten ötürü biz de belirli insanlara tavşan dudaklı deriz."
"herkes kendi zaafını, fesadını, sapkınlığını, ahlaksızlığını zavallı BATININ boynuna atıyor ve bizi ondan muaf tutuyor! Halbuki bu sorun, kötü bir şekilde gündeme getirilmiştir. Hangi batılı böyledir: Biz Batı hayranı olmuşuz!? Şu anda tanık olduğumuz olgu, Batıyı taklit için değil, bilakis Batıyı taklit etmemek, Batıyı tanımamak için böyledir. Zira Batının bilinçli taklitçisi olsaydık, Doğulu da olmasaydık, en azından bir tür Batılı olurduk, en azından bir şey olurduk, şu an ise hiçbir şey değiliz!"
Reklam
Birey olarak özgür irademiz olabilir, ancak bir tür olarak böyle bir şey yoktur. Özgür vatandaslar olarak kendi yolumuzu çizebiliriz, ancak kitle olarak öngörülebilir güzergâhlar tercih ederiz. Bir kavşakta bir kişinin hangi yönde ilerleyeceğini mükemmel bir şekilde tahmin etmek mümkün olmayabilir, ancak çoğu kişinin nasıl ilerleyeceğini tahmin edebilirsiniz.
Sayfa 276Kitabı okudu
339 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
Öncelikle belirtmek isterim ki çok Atatürkçü bir vatandaşım. Bu demek değildir ki Osmanlı düşmanıyım. Kitap Osmanlı ya tamamen düşmanca yazılmış bir kitap. Mutlaka Osmanlıda saray entrikaları olmuştur. Mutlaka birbirini istemeyen insanlar vardır. 72 millete hükmeden bir imparatorluktan bahsediyoruz elbette içinde yunan,frenk,
Padişah Anaları
Padişah AnalarıAhmet Demirci · Kamer Yayınları · 201557 okunma
Çünkü bazı insanlar öyle aptal ki iyiyle kötünün kalın, neon çizgilerle ayrıldığını sanıyorlar. Bu tür bir ayrımı yapmanın ve ardından temiz bir vicdanla uykuya dalmanın kolay olduğun. Çünkü bunda herhangi bir sakınca görmüyorlar. Birinin bir başkasını yaşamaya layık görmediği için öldürmesinde sakınca yok. Asıl söylemeye çalıştığım şu ki kimsiniz ve kim oluyorsunuz da kimin öleceğine karar veriyorsunuz? Kim oluyorsunuz da kimin öldürüleceğine karar veriyorsunuz? Kim oluyorsunuz da hangi babayı ortadan kaldırıp hangi çocuğu yetim bırakmam gerektiğini, hangi annenin oğulsuz kalması gerektiğini, hangi oğlanın kız kardeşinden olması gerektiğini, hani büyükannenin ömrünün geri kalanını torunu kendinden önce toprağa girdi diye her sabah ağlayarak geçireceğini söyleyebiliyorsunuz?
Sayfa 154 - Dex YayıınlarıKitabı okudu
Kan Davası
Tam söylediğim gibi; birbirlerini vurmaya devam ettiler, yıllarca - anlıyacağınız, bundan bir tür din yaratarak - ta ki, çok önceleri, bunun hangi yüzden olduğunu unutuncaya kadar.
Bu tür ukala insanlara toplumun belli kesimlerinde kimi zaman, hatta çoğu zaman rastlanır. Her şeyi bilirler. Zamanımızın bir düşünürünün dediği gibi, yaşamda ilgi duydukları daha önemli şeyler ve görüşleri olmadığından, zekâlarının, yeteneklerinin tüm ilgisi tek bir yöndedir. Gelgelelim, "her şeyi bilirler" derken burada oldukça sınırlı bir alanın kastedildiğini bilmek gerek: Falanca nerede çalışıyor, kimleri tanır, malı mülkü ne kadardır, vali olarak nerelerde görev yapmıştır, karısı kimlerdendir, ne kadar drahoma getirmiştir, kuzeni kimdir, uzak akrabaları kimlerdir, vb. vb... Hep bu çeşit şeylerle ilgilenirler. Her şeyi bilen bu kişilerin çoğu dirsekleri aşınmış, yırtılmış giysilerle dolaşır, ayda on yedi ruble maaş alır. En küçük ayrıntısına varana kadar her şeylerini bildikleri insanlarsa, onları buna hangi sebeplerin yönlendirdiğini elbette bilmezler; oysa bu çokbilmişlerin çoğu, handiyse bütün bir bilimsel çalışma düzeyinde olan bu bilgileriyle pek rahattır, bu bilgileri nedeniyle kendilerine saygı duyar, hatta en yüksek düzeyde ruhsal doyum içinde olurlar. Hem epey de çekici bir bilim dalıdır. Bu bilimde kişisel huzurunu da, ülküsünü de en yüksek düzeyde bulmuş ve hatta bütün kariyerini yalnızca bu alanda yapmış çok bilim adamı, edebiyatçı, ozan, politikacı gördüm ben.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.