VAR MI SİZİN DE BÖYLE CİNNETLERİNİZ?
“Deliler ile benim aramdaki tek fark, onların bunu kabullenmemesidir. Oysa ben biliyorum deli olduğumu.” diyor, sürrealist ressam Salvador Dali. Dünyanın büyük çoğunluğu onun deli olduğuna, geri kalanıysa dahi olduğuna inanıyor. Hem deli olmak, dahi olmaya engel mi? Ya da tam tersi; dehalar da bir gün
BLAU, DEBORAH F. 16 Yaş
ÖNCEKİ HASTANELER: Yok
İLK TANI: ŞİZOFRENİ
"Hiçbir zaman soğuk ya da açlık tehdidiyle karşılaşmadı," kızına yeterince sevgi ve ilgi verdiğini düşünen bir babanın sözleri bunlar. "İnsanlar onu hiçbir zaman sevmemişti zaten." Bu da kızın düşüncesi?
Neden akıl hastanesine düşer insan?
Ya da neden
Şimdi sizden beş dakikanızı ayırmanızı ve şu soruları yanıtlamanızı istiyorum: Hiç kendinizi tekinsiz, gergin, endişe verici bir ortamda hissettiniz mi? Ya da hareketleri ve konuşmasıyla sizi şaşırtan biriyle sonunu tahmin edemediğiniz bir yolculuğa çıktınız mı?
Bu sorulara yanıtınız “hayır” ise üzgünüm. Çünkü
"Yine de bir şeyi sevebilmek hiçbir şeyi sevmemekten, birini sevebilmek hiç kimseyi sevmemekten iyidir; işte buradayım, bu dünyada yaşıyorum ve bir anlığına bile keşke yaşamasaydım demiyorum. Bu da bir armağan, bir lütuf değil mi, çok önemli bir şey sayılmaz mı?"
Alice ve Eileen adlı iki arkadaşın hayatlarında olan bitenlere ve bunları
....
Umutsuz bir sağlıklı yaşam takıntısı: “Wellness”
Modern çağın mecburiyetleri olarak bize dayatılan kuralları düşünmeye pek vakit ayırmıyoruz. Bu kuralları genellikle ya sorgusuz sualsiz uyguluyoruz ya da uygulamayı beceremediğimiz için acı çekmeye başlıyoruz. Bu kurallar dizisinin başında ise ne yiyip içtiğimize, ne kadar yürüdüğümüze veya
Eğer sürekli farklı bir tercih yapsaydım nasıl olurdu, farklı bir hayatım olsaydı nasıl olurdu? diye kendinize sorular soruyorsanız, bir “Pişmanlıklar kitabı”nız varsa kitapta bulacağınız çok güzel detaylar olduğunu düşünüyorum. Zaman zaman hangimiz Nora Seed’in yerinde olmak istemedik ki? Ya da aslında hepimizin yaşadığı hayat böyle bir hayat değil mi sonsuz seçeneğin olduğu her bir kararımızın hayatımıza farklı yön verdiği hayatlar. Sürekli pişmanlık duymak ya da bu hayatı yaşamak, tercih bizim.
Hikayedeki geylik vurgusu, ve hatta bu hayatın normal bir hayat şeklinde gösterilmesi beni rahatsız etti ama maalesef günümüzde neredeyse kaçınılmaz bir durum oldu bu konuya rastlamak.
Genel itibarıyla benim için son zamanlarda okuduğum kurgusuyla, detaylarıyla en iyi romanlardan biri.
Wittgenstein’ın Metresi, sıra dışı ve bir o kadar lezzetli bir deneysel roman. Baştan sona bir kadın anlatıcının içsel monoloğundan oluşuyor ve öyle bir anlatıcı ki bu, onunla ilgili hiçbir şeyi kesin olarak bilemiyoruz; gerçekte kim ve o zaman gerçek ne, işte bunu irdeliyoruz roman boyunca anlatıcının zihninin labirentlerinde.
Oğlunu kendi
️"Hangimiz normaliz ki evlat?" "Sence biz insanlar içinde bulunduğumuz şu dönemde neyin normal neyin sıra dışı olduğunu doğru bir şekilde idrak edebiliyor muyuz?"
"Hangimiz normaliz ki evlat? Sence biz insanlar içinde bulunduğumuz şu dönemde neyin normal neyin sıra dışı olduğunu doğru bir şekilde idrak edebiliyor muyuz?"