Bu tepeden Karadeniz'in bir insan gibi değişen, kılıktan kılığa giren hallerini izlemeye gelirdim. Bazen öfkelenir, bitmek bilmeyen bir enerjiyle sahildeki kayalıklara kafa atardı, bazen kıyı çizgisini diliyle nazlı nazlı yalardı, ender olarak da bir göl gibi kıpırtısız kalır, içine kapanırdı. Karadeniz'i bir roman kahramanı gibi ruhsal gelgitler, öfkeleri, sevdaları, umutları ve mutsuzluklarıyka tanımayı öğrenmiştim.
Sayfa 154