Adını ne koyarsanız koyun; zorbalık, uzun süreli mobbing, şiddet vb. gerçek hayatta da bu tür durumlardan dolayı kimse, kimsenin kendisine kabus yaşatmasını istemez ve artık bu tür olaylar son bulmalı.
Bir insan ile iyi anlaşmak için, önyargılarnızı atmanız için illa ki intihar etmesi gerekmiyor.. Hata yapılsa bile özür dilemek bu kadar zor olmamalı.
O yüzden bir insanı sevip sevmemekte özgürsünüz ama saygıda mecbursunuz.
Kitap için yapabileceğim olumsuz değerlendirmem ise daha çok yapısal bir eleştiri. Hannah Baker ve Clay Jensen karakterilerinin iç seslerinin aynı anda gösterilmesi bazen dikkat dağınıklığı oluşturuyordu.Kötü sonuçla bir konuyu ele aldığından, kendinizi Hannah'nın yerine koyunca berbat hissedebilirsiniz. Yine de okumaya devam edin. Clay benim favorim kitapta. Biraz pasifti bence, yapı itibariyle. Daha aktif katılımını beklerdim olay örgüsüne.
Kısaca eğer okuduktan sonra kısa bir zaman duygusal olmak ve kalmak istiyorsanız öneririm. İyi okumalar.
Eğer sizi ağlatan bir şarkı duyarsanız ve artık ağlamak istemiyorsanız, o şarkıyı daha fazla dinlemezsiniz.
Ama kendinizden kaçamazsınız. Kendinizi daha fazla görmemeye karar veremezsiniz. Kafanızdaki gürültünün sesini kısmaya, onu kapatmaya karar vermezsiniz.
Kendimizi ve birbirimizi daha iyi anlamamız için bize x'le pi'nin ilişkisini öğretmek istiyorlardı. Doğum kontrol yöntemlerini tartışmak yerine, bizden Magna Carta'nın -ne olduğunu boş verin- ne zaman imzalandığını bilmemizi istiyorlardı.
Yeni bir kasaba. Yeni bir okul. Ve bu kez, insanların beni nasıl gördüğü, kendi kontrolümde olacaktı. Sonuçta, elimize ne sıklıkla ikinci bir fırsat geçer ki?