Fâlih Rıfkı, Atatürk'ün yukarıdan hızlı değişim, inkılap metodunu şu misâlle açıklamaktadır: Mustafa Kemâl'e, harf inkılabı için beş-on yıllık bir hazırlık dönemi gerektiğini söylenmiş; Atatürk, "Hayır! Bu iş üç ayda olur yahut hiç olmaz. Bir buhran çıkar, bizim teşebbüs de Enver'inkine döner" demiştir.
Sayfa 39 - Kronik YayıncılıkKitabı okudu
Kendi iradesiyle harf inkılâbı yapan iki ülke çıkmıştır modern çağda. Biri biz, biri İsrail'dir. Ancak mühim bir farkla, biz Arap yazısını geri bıraktırıyor diye terk ederken İsrail, hemen bütün Yahudi vatandaşları Latin alfabesini bildiği halde tersinden bir harf inkılâbı yaptı ve iki bin yıl önceki ölü ve öğretilmesi çok zor olan İbrani alfabesini diriltti.
Reklam
Harf inkılabı yapıldığı zamanlarda olanlar
Yazma eser olanlar getirip Sahaflar çarşısındaki meydana bırakmışlar. Sonraki günlerde yağan yağmurdan çarşıda günlerce mürekkep akmış. Ben bu kitapları İşte bunun için yazdım geçmişimizdeki bu anlar unutulmasın diye
Harf İnkılâbında da öyle oldu. Profesör Fuad Köprülü ve Prof. Şekip Tunç Beyler, lisâniyat kürsüsünün yedi sekiz lisan bilen Profesörü Avram Galanti ve onların etrafındaki diğer pro- fesörler Harf İnkılâbının aleyhinde olan tanınmış simâlardı. "Eğer bir milli kültür kalkınması mevzu-ı bahs ise, biz de Japonlar gibi, hemen hemen beynelmilel olmuş İngilizceyi yardımcı dil olarak kabul edelim ve ona göre Maarif Vekâletini teşkilatlandıralım. Bu yoldan maksada daha çabuk ulaşırız. Bu tarz, beynelmilel kültür münasebetleri için çok kolaylık sağlar. Sonra, bin senelik milli kültürümüzü, öyle kolayca yeni harflerle vücut bulacak kütüphanelere nakledemeyiz. Her ne kadar müsbet ve beynelmilel teknik ilimler için böyle bir düşünce vârit değilse de, bir milletin varlığı milli kültürü ile pâyidar olur. Maziden alakasını kesen bir millet görülmemiştir. Amerika'ya gelince, o milletler halitasıdır, milli kökten mahrumdur, orada ancak madde ve teknik ayaktadır ve bütün varlığını buna dayamıştır. Fakat beşerî duyguların, insani hislerin, ecdât, an'ane ve mefâhirin o cemiyette yeri yoktur, kendinden üstün başka bir kuvvetin zebûnu olduğu gün eşya mertebesine iner" gibi mulahazalar, Harf İnkılâbına muhalif olan zümrenin ileri sürdüğü tezdi. Eski hocalardan, değerli bir Şark lisanları âlimi olan Tâhir Nâdi Bey'e Harf İnkılâbı sorulduğu zaman: "Yeni harfler on beş günde öğretilen bir çocuk oyuncağıdır, eski harfler ve imlâsı on beş senede öğrenilen bir ilimdır" diye cevap veriyordu.
Sayfa 92
Kastamonu'da ilan edilen Şapka İnkılâbı Şarkta tepkisini gösterdi, isyan ordu kuvvetiyle yatıştırıldı, çok kan döküldü. Fakat "Medenî Kanun" ile "Harf İnkılâbı"nda halk tarafından muhalefet gösterilmedi. Halkın ekseriyeti okuyup yazmadan mahrum olduğu içın, kıyafet ve şekil onu daha çok alâkadar etti. Din adamı olmayan, dînî hisleri bile meşkûk bulunan septik münevverler bile şapka inkılâbırı hoş karşılamadılar Meselâ kalemi gürz gibi kullanıp önüne geleni kırıp geçiren Süleyman Nazif gibi üslûp dâhisi olan bir adam bile "Memleket kurtuldu, fakat kurtan toprağın üzerinde yapılanlara şapka ile tüy dikildi" diyordu.
Sayfa 91
Bu hareket, yakın tarihimizde ve Atatürk edebiyatında Harf İnkılâbı olarak adlandırılır. Harflerin değiştirilmesi hareketiyle pek çabuk bağ­lanan ve geliştirilen Dil hareketine de Dil İnkılâbı denilir.
Sayfa 302Kitabı okudu
Reklam
Harf inkılabı okuryazarlığın artışına yaradı mı?
Arap elifbasını bırakıp Latin alfabesine, daha doğrusu Atatürk'ün deyişiyle 'Türk alfabesi'ne geçilmesinin okur yazarlığı kolaylaştırıp cehaleti ortadan kaldıracağı tahmini de doğru çıkmamıştır. Rakamlar hakikaten şaşırtıcı sonuçlar vermektedir. Gazi Mustafa Kemal 8 Ağustos 1928 günü Sarayburnu'ndaki parkta yaptığı konuşmada
Bir de şu var:
Eğer muhasır medeniyet seviyesine ulaşmak için harf inkılabı yapılması gerekiyor ise bundan 100 yıl sonra Çin medeniyeti muhasır medeniyet seviyesini temsil ederse o zaman biz de dahil Avrupa ülkeleri Çin alfabesini benimseyecektir? Ya da diyelim ki, 300 yıl sonra Hint medeniyeti muhasır medeniyetin zirvesine oturursa Çinliler de dahil toptan Hint alfabesine mi geçilecektir?
Sayfa 202 - TimaşKitabı okudu
Nutuk Artık Tabu Olmaktan Çıkartılmalıdır!
Türkiye'nin yakın tarih alanındaki tabularından biri, belki den başlıcası Nutuk'tur. 15-20 Ekim 1927 günlerinde Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal tarafindan CHP Kongresi'nde okunan Nutuk, Kongre GenelKurulu tarafından "tamamen ve harfiyen tasvip edilmiş". böyleceTek Parti'nin tek "temel eseri" ilan
Sayfa 48 - TimaşKitabı okudu
Yine de siyasî merkez için üniversiteye müdahaleyi neredeyse on yıllık periyotlarla sistematik ve kötü bir “gelenek” haline getiren hadisenin 1933 Üniversite Reformu olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. Aslında reform değil üniversitenin tasfiyesi demek lazım; çünkü Darülfünun'un (88'i profesör, 44'ü doçent, 108'i asistan) toplam 240 öğretim elemanı kadrosundan, 76'sı profesör olmak üzere 157'si bu “reform”la tasfiye ediliyor. Tam bir budama ve aşağıya çekme ameliyesi... Müdahaleler silsilesinin mantığını anlamak için tasfiye edilen Darülfünun'un yerine kurulan İstanbul Üniversitesi'nin açılışında zamanın Maarif vekili Dr. Reşit Galip beyin konuşmasından bir parça aktarabiliriz: "İstanbul Darülfünunu Türkiye münevverliğinin beklediği salâha, inkişafa ve terakkiye eremedi. Memlekette siyasî, ictimaî büyük inkılaplar oldu, Darülfünun bunlara karşı bîtaraf bir müşahit kaldı. İktisadi sahada esaslı hareketler oldu, Darülfünun bunlardan habersiz göründü. Hukukta radikal değişiklikler oldu, Darülfünun yalnız yeni kanunları tedrisat programına almakla iktifa etti. Harf inkılabı oldu, öz dil hareketi başladı, Darülfünun hiç tınmadı. Yeni bir tarih telakkisi milli bir hareket halinde bütün ülkeyi sardı, Darülfünun'da buna bir alaka uyandırabilmek için üç yıl kadar beklemek ve uğraşmak lazım geldi. Darülfünun artık durmuştu, kendisine kapanmıştı (...)".
Sayfa 484Kitabı okudu
562 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.