Ataturk ve egitim
Atatürk, kurtuluş için cephede verdiği mücadeleyi eğitim alanında da göstermiş, planlı çalışmalarla Türk eğitim sistemine yeni şeklini vermiştir. Atatürk'ün çeşitli zamanlarda yaptığı konuşmalar incelendiğinde onun, tutarlı ve çağdaş bir eğitim görüşü olduğu görülecektir. O, eğitimle ilgili her konuşmasında bir ilke ortaya koyarak sistemin temellerini atmıştır. Öncelikle, "Efendiler! Asırlardan beri milletimizi idare eden hükümetler eğitimimizi geliştirme çabalarında bulunmuşlardır. Ancak, bu amaçlarını gerçekleştirebilmek için doğuyu ve batıyı taklit etmekten kurtulamadıkları için sonuçta milletimiz cehaletten kurtulamamıştır." söylemiyle eğitimin mutlaka milli olması gerektiğini belirtmiştir. O halde, taklitçilikten uzak Milli eğitim modelimizin dilinin, yönteminin ve eğitim araçlarının da milli olması icap etmektedir. Bu görüşle yola çıkan Atatürk, "İki türlü terbiye ve öğretim bir memlekette iki türlü insan yetiştirir. Bu ise duygu birliği, fikir birliği ve dayanışma amaçlarını toptan mahveder, yok eder." düşüncesiyle çıkarttığı Tevhid-i Tedrisat Yasası'yla dini eğitim kurumları ile çağdaş eğitim kurumları arasındaki ikiliğe son vererek, dine saygılı fakat laik görüşe dayalı, toplumsal bütünlüğü amaçlayan çağdaş eğitim birliğini getirmiştir. Bununla birlikte, 1928'de gerçekleştirdiği Harf İnkılâbı' yla % 10 olan okuryazar oranını kısa bir süre içinde % 20'ye çıkmış; 1932'de Türk Dil Kurumu'nu kurarak dilde millileşmeyi sağlamıştır. ..." Fatma Çelik (Yeniçağ)
“Toplamsal alanda yapılan devrimler • Şapka ve Kıyafet inkılâbı (25 Kasım 1925) • Lakap ve Unvanların Kaldırılması (26 Kasım 1934) • Soyadı Kanunu (21 Haziran 1934) • Laiklik (1928) • Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik (26 Aralık 1925 - 26 Mart 1931) • Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması Eğitim alanındaki devrimler • Medreselerin kapatılması (1924) • Öğretimin birleştirilmesi (3 Mart 1924) • Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun (1926) • Millet mekteplerinin açılması (1928) • Harf Devrimi (1 Kasım 1928) • Güzel sanatlarda yenilikler (1928) • Türk Tarih ve Dil kurumlarının kurulması (12 Nisan 1931, 12 Temmuz 1932) • Dil Devrimi (1932) •Üniversite Reformu (1933)”
Reklam
260 syf.
8/10 puan verdi
TRAJİK BAŞARI
Geoffrey Lewis, on iki ana başlık altında topladığı Trajik Başarı- Türk Dil Reformu adlı eserinde dilimizin geçmişten günümüze süregelen sorunlarına kısa kısa değinerek daha geniş bir çerçevede Türk Dil Reformu/ Türk Dil Devrimi’ni okuruna açıklamaya çalışmıştır. Yazarın hem iyi bir dil bilimci olması hem de Türk olmaması, anlatmış olduğu konulara
Trajik Başarı : Türk Dil Reformu
Trajik Başarı : Türk Dil ReformuGeoffrey Lewis · Paradigma · 200780 okunma
Eskiden uzak durulması gereken şey delalet iken, şimdi artık onun yerini geri kalmışlık almaktadır. Kısacası artık “belirleyici siyasi söylem, din ve delalet degil geri kalmışlık ve modernleşme” üzerinden kurgulanmaktadır.30 “Uzaklaşma” Cumhuriyet döneminde iyiden iyiye keskinleşir.31 Bu dönemle birlikte Kemalist kadro kendilerini Batı
Sayfa 117Kitabı okudu
Harf inkılabı ile ilgili bir bölüm: Atatürk 1928 yılı haziranında Ankara’da bir ko­misyon kurulmasını Maarif Vekili, rahmetli Necati’den istedi. Dolmabahçe Sarayı’nda ziyaretine gittiğim Atatürk, “Hemen Ankara’ya git, komisyona katıl ve bu işi çabuk bitiriniz.” dedi. Komisyon alfabesini İstanbul’da Atatürk’e ben getirdim. Uzun uzun tetkik etti. Konuştuklarından birtakımı “q” harfin­de ısrar ediyordu. Hatta bir aralık Atatürk bu tavizde bulunmaya da karar verdi. Ertesi gün vazgeçirdîk. Bu arada bir “q” harfi tehlikesi atlattık. Biz Türkçe kelimelerde “k”nin ince ses­lilerle daima “ke”, kalın seslilerle “ka” okunduğunu düşüne­rek, “q”yu alfabeye almamıştık. Ben yeni yazı tasarısını getir­diğim günün akşamı Kâzım Paşa (Özalp) sofrada: Ben adımı nasıl yazacağım. “Q” harfi lazım diye tuttur­du. Atatürk de: – Bir harften ne çıkar, kabul edelim, dedi. Böylece Arap kelimesini Türkçeleştirmekten alıkoymuş olacaktık. Sofrada ses çıkarmadım. Ertesi günü yanına gitti­ğimde meseleyi yeniden Ata’ya açtım. Atatürk el yazısı majüsküllerini (büyük harf) bilmezdi. Küçük harfleri büyütmekle yetinirdi. Kâğıdı aldı Kemal’in baş harfini “q”nun büyütülmü­şü ile, sonra da “k”nın büyütülmüşüyle yazdı. Birincisi hiç ho­şuna gitmedi. Bu yüzden “q” harfinden kurtulduk. Bereket Atatürk, “q”nun majüskülünü “Q” bilmiyordu. Çünkü “Q”, “k”nın büyütülmüşünden “K” daha gösterişli idi.”
Bizim bin yıllık alfabemizin tüm harfleri 1 Kasım 1928'de değişti. Buna Harf Inkılabı deniyor. Bu inkılâp bir Türkiye'de olmuştur bir de Sovyet esaretindeki Türk devletlerinde... Onun dışında, Lenin ve Mao gibi, son derece sert darbelerle iktidara gelen ihtilalciler dâhil hiçbir ülkenin yöneticisi alfabeyi değiştirmemiş, alfabeye dayalı olarak gelisen kültürel birikimlerini yok etmeyi göze almamıştır. Çünkü alfabe değiştirmek, yüzyıllar boyu oluşan sanatsal ve kültürel dinamikleri yerle bir etmek, ayrıca da kültürel birikimi gelecek nesillere taşımaktan vazgeçmek demektir.
Sayfa 58
Reklam
Harf İnkılabı Maziye İlan Edilen Bir Savaş mı?
İnsanlar kelimeler üzerinden düşünür, düşündükleriyle üretir, ürettikleriyle var olur. Filozof ‘dil varlığın evidir’ demiştir. Varlığın evi yani insanın kendi manasını fehmetme yolunda muhkem bir dayanak! Kelime ne kadar vasi olursa muhayyile o kadar zengin olur, çünkü zihindeki manaların cümlecikler halinde insanın dilinde her varoluşu bir
Harf İnkılabında asıl maksat İslamsızlaştırmaktı
İnkılap Tarihi maalesef tam bir aptallaştırma aracı. Halkımızın zekâsıyla alay edilmekte ve pırıl pırıl gençler, çocuklar aptallaştırıcı tarih masallarıyla sözüm ona 'eğitilmektedir'. Aslındaysa beyinleri yıkanmakta ve yıllarca ve zorla kendilerine belletilen tarihi başka türlü düşünemez hale getirilmektedir. Harf İnkılabı'na gerekçe diye
85 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.