Bir ölüp bin dirilen, öldükçe kahramanlaşan bir milletin varoluş mücadelesini akıcı bir dille, okuru yormayan söz dizimiyle ve harika bozkır, çeri ve akın betimlemeleri ile anlatmış Atsız Ata.
Okudukça heyecanlandığım, milli duygularımın şaha kalktığı, ecdadima minnet duyduğum, gururlandığım bazen de kendimden ve dönemimizden utandığım tarihi roman, milli şuuru ve hissiyatları muazzam şekilde besliyor. Sayfaları çevirdikçe kendimi Ötüken bozkırlarında at sırtında akın ederken, bazen gayri ihtiyari hücum borusunu üflerken buldum :) Bazen Pars oldum Almıla'yı hayal ettim, Kür Şad oldum konçuyu hayal ettim, bazen Yamtar oldum acıktım, acı çektim, Urungu oldum Ay Hanım'ı hayal ettim, roman bitti, BEN oldum Ötüken'i hayal ettim..
Lisede okuduğum için bu sefer yavaş yavaş okuyup hatta maçın gollerini tekraren izler gibi sayfaları da tekrar tekrar okuyup tahayyül ederek, bitmesin diye kaldığım yerden 1-2 sayfa geriden başlayarak okudum kitabı. Umarım filmi de çekilir bu muhteşem yıkılış ve diriliş destanının.
Son olarak gurur duyduğumuz Ötüken'den yayını çekerek cihan hakimiyeti ülküsünden yola çıkan bir milletin ve Ötüken yigitlerinin1300 yıl sonraki evlatları yine aynı ruh ve aynı karakterle şehadet şerbetini içiyor. Ecdadımıza ve ay yıldızlı bayrağımız için geridekini düşünmeyenlere minnettarız.
Unutursak, GÖK GİRSİN KIZIL ÇIKSIN..
*Vaktiyle bir Atsız varmış, Var Olsun..