Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.12
Victor Hugo'nun ''Bir İdam Mahkumunun Son Günü'' adlı kitabıyla çok benzer bir kitaptı Yabancı.
''Bir İdam Mahkumunun Son Günü'' baş karakterin yargılanmasıyla başlar ve karakterimizin idam olacağı güne kadarki düşünce sürecini anlatır. Kitabı okurken öncesinde ne olduğunu çok merak edersiniz ancak anlatılmadığı için bilmezsiniz.
Bana göre ''Yabancı'' tam da Victor Hugo'nun bu harika romanının öncesini anlattı ve sonlara doğru karakterimizin yargılanmasıyla beraber benzer duyguları vermeye başladı. Ama Victor Hugo dört duvar arasındaki idam mahkumunun düşüncelerini bana öylesine derinden aşılamıştı ki Albert Camüs'nün bu güzel eserinden beklediğim zevki alamadım.
Bu düşüncelerimde ne kadar haklıyım bilmiyorum ama Albert Camüs'nün Hugo'nun bu eserinden esinlendiğinin tek kanıtı olarak şunu tespit ettim.
''Bir İdam Mahkumunun Son Günü'' adlı romanın baş karakterinin kızının adı Marie'dir. ''Yabancı'' isimli romanda ise baş karakterimiz Meursault'un sevgilisinin adı Marie'dir.
John Verdon yine harika bir iş çıkartmış. Sonunda ters köşeye yatırıyor insanı. Bu tarz kitapları üniversitedeyken çok okurdum, Criminal Minds dizisini hala severek izlerim. O sebeple genelde suçluları çabuk tespit ederim ama yazar John Amca olduğunda ancak %50 sini doğru tahmin edebiliyorum. Diğer kitapları sevdiyseniz bunu da seversiniz, ben okunmasını tavsiye ederim. =)
Sibel Kayalı Türker' in okuduğum ilk kitabı. Kitap 2012 yılında Duygu Asena Roman ödülü ile 2013 yılında Yunus Nadi Roman Ödülüne layık görülmüş. Kitap karakterimiz yetimhanede büyümüş, babasını hiç tanımamış, annesi ile sorunları olan Ayda' nın, sevgilisi Gurur tarafından terk edilmesi ile başlar. Bu terk edilme sonucunda yoğun acılar çekerken karşısına komşusu olan intihara meyilli bankacı Neşe çıkar. Neşe karakterine bayıldığımı söylemeliyim. Zaten kitabın en güzel kısımları bu iki kadının o an üzerinde konuştukları; din, ahlak, müzik ve aşka dair konulardaki tespitlerdir bana göre. Çok keyif aldım. Yalnız kitabın genelinde ağır melankoli var. Bu ruh halindeyseniz kitap sizi daha da bunaltabilir. Kitapta çok sevdiğim, özellikle altını çizdiğim, yobazların kadın üzerindeki düşüncelerine dair harika bir tespit olan şu kısımla sonlandırıyorum: ""Kadın peygamber var mıdır? Haşa! Bu, varoluş yasaları gereği olanaksızdır. Boşuna yorulma. Kadının yaradılışı gereği ana odağı bedenidir, dolayısı ile tinselliği on dört ayar altına benzer.
O ancak doğru yola çevrilebilir, ona ancak öğretilebilir. O da öğrenebilirse..."
Thoma More, 7 Şubat 1478'de Londra'da doğar. İdeali önceleri rahip olmak iken daha sonra babası gibi yargıç olmuş ve bu sırada Erasmus'un da deyimiyle "Hiçbir yargıç,bu kadar çok sayıda davayı karara bağlamamış, onunkiler kadar doğru karar vermemiştir." der.
*
Thomas More'un 1516'da kaleme aldığı Utopia'a, Raphael Hytloday üzerinden
Budala romanının narrator-anlatıcı perspektifinde incelenmesi.
Dostoyevski tüm dünyada çok okunan bir yazar. Bizde de öyle. Siteye baktığınızda bu eser hakkında yetmişe yakın inceleme olduğunu görürsünüz. Bu anlamda, madem bu site sıkı okurların olduğu bir mekan, o halde, farklı türde incelemeler yapmasak ayıp olurdu.
Siteye ilk geldiğim zaman
Kitap 3 dinin daha çok tarihi yönünü ele almakla birlikte ibadet biçimlerini ve ahiret anlayışlarını da birçok teolog, din tarihçisi, din felsefecisi, Nietzsche ve Spinoza gibi filozoflarında içinde bulunduğu geniş bir kaynakça kullanarak açıklamaya çalışıyor. Giriş ve Karşılaştırma bölümlerini saymazsak 3 bölüm mevcut. Yapısal açıdan en çok
