Sadece insanlar ve her insanın içinde bir tutam doğru insan var ama kimsede, bizim diğerinden beklediğimiz ve umduğumuz şey yok. Kusursuz insan diye bir şey yok ve o mutluluk veren, harikulade tek adam aslında hiç var olmadı. Sadece içlerinde ışık kadar moloz da olan insanlar…
Kendisi hayatı boyunca hiç kuş beslememiş. Ama bu işe bir yerlerden merak salmış ve harikulade güzel kafesler yapıyordu. Onun yaptığı kafeslerde yaşayan kuşların diğerlerine göre daha mutlu olacağını düşünüyordu. Bunu hiç anlamıyordum. Kafes, farklı olsa da kafes işte. Kuşun mutluluğuna etkisi ne olabilir? Sanırım yaşlı adam kendisine mutlu olabilecek sebep arıyordu. Tutarsız da olsa, buna inanmıştı bir kere. İş yaparken mutlu olduğu, bundan keyif aldığı, kendi işiyle övündüğü çok açık görülebiliyordu.
Nottebohm kuşların beyinleri üzerine yaptığı bir dizi harikulade çalışmada, kuşların şakıyabilmeleri için nörojenezin gerekli olduğunu göstermişti. Erkek kuşlar karmaşık ezgilerini mırıldanabilmek için yeni beyin hücrelerine ihtiyaç duyuyordu. Aslında kuşların şarkı söyleme merkezindeki nöronların %1’i her gün yenileniyordu.
Yalnızlık bağımsızlıktır, yalnızlığı arzulamış, uzun yıllar içinde onu ele geçirmiştim. Soğuktu bu yalnızlık, orası öyle, ama sessizdi, yıldızların içinde dolanıp durduğu uzay gibi harikulade sessiz ve büyük.
Benim bütün hayatımda gördüğüm ve tahayyül ettiğim güzelliklerin hülasasısın (özetisin). Ben ne kadar şafak gördümse, incitmeyen ışıklarla ufukta yükselen güneşe ne kadar baktımsa, o kadar senin güzelliğinle temasa geldim, sabahları ılık rüzgârla gıdıklanan ve ürperen çiçeklerin tatlı renklerinde, latif kokularında sen vardın. Geceleri yumuşak gölgelikler arasında gezinen, gümüş yapraklardan berrak bir su gibi damlayan ay ışığında sen vardın. Sen yalnız güzel bir kız değil, her güzel şeysin. Sana bakan gözler, dünyanın bütün güzel ve harikulade şeylerinden vazgeçebilirler.
Gel, ey arkadaş! Şimdi sana geçmiş olan on bürhan kuvvetinde kat'î bir bürhan daha göstereceğim. Gel, bir gemiye bineceğiz; şu uzakta bir cezire var, oraya gideceğiz. Çünkü bu tılsımlı âlemin anahtarları orada olacak. Hem herkes o cezireye bakıyor, oradan bir şeyler bekliyor, oradan emir alıyorlar.
İşte bak, gidiyoruz. Şimdi şu cezireye
"İki ırmak onlar. İkisinin de birleşip büyük bir ırmağa dönüşmeden önce ayrı ayrı akıp geldikleri kumullu yataklar, mecralar, kimyalar var. Benim var olmam için birbirine doğru akmış bu iki ırmağın birleştiği yerde milyonlarca ihtimal arasında mümkünlerden bir mümkünüm sadece ben. Öyleyse mümkünümün yola çıkış anını, ırmakların kaynağını