Ama taşa, yıldızlara ya da bir yere hep böyle yazılmış gibi: “İki erkek tanışır. Birbirlerine aşık olurlar. Ölürler” Gerçekliğimiz buysa önüme çıkan duvarı yumruklamak istiyordum.
Mesela yeni birilerinin büyüsünün hep çok çabuk sönmesi. Sahip olamayacağımız insanları istiyoruz. Hayatımızda iz bırakanlar ya bir noktada yitirdiğimiz ya da varlığımızın farkında bile olmayan kişiler. Diğerleri olsa olsa yankı yapıyor.
Çağımızın acıya duyduğu sempati de hastalıklı bir şeyler var. İnsan yaşamın renklerine, güzelliğine, coşkusuna sempati duymalı. Hayata dair yaralardan ne kadar az bahsedersek, o kadar iyi.
Cesaret denilen şey insanlığı çoktan terk etmiş. Belki de hiç cesur olmadık. Ahlakın temelinde ki toplum korkusu, dinin sırrı ise Tanrı korkusu: İşte bizi yöneten iki şey.