Herkesin hayatında artık geri dönülemez bir noktaya geldiği olur. Nadiren de artık daha ileri gidemeyebiliriz. O noktaya geldiğimizde, bu iyi bir şey de olsa kötü bir şey de olsa, sessizce kabullenmekten başka çaremiz olmaz.
Labirentlerin zor yanı, seçtiğin yolun doğru olup olmadığını, sonuna kadar gitmeden bilememendir. Sonuna kadar ilerleyip de yolu karıştırdığını anladığında, geri dönüp baştan başlamak için çok geç olabilir.
"Murasaki Şikibu'nun yaşadığı devirde ise yaşayan hayaletler hem fizikötesi varlıklar hem de hemen insanların burunlarının dibindeki doğal bir ruh haliydi. Bu iki tür karanlığı ayrı ayrı şeyler olarak düşünmek, o zamanın insanları için sanırım imkânsızdı. Fakat şu an bizim yaşadığımız dünya öyle değil. Dışarıdaki karanlık tamamen silindi, ama yüreklerimizdeki karanlık varlığını olduğu gibi koruyor. Bizim ego veya bilinç olarak adlandırdığımız şeyler, buzdağları gibi, kütlelerinin büyük kısmını karanlıkta gizliyorlar. Böylesi bir yabancılaşma, bazı durumlarda içimizde derin karşıtlıklara ve karmaşaya da yol açabiliyor."
Taşrada aile içi şiddet kol gezer. Babaların büyük kısmı çiftçidir. Herkes büyük sıkıntılar içinde yaşamını sürdürür. Sabahtan akşama kadar bitkin düşene kadar çalışıp da işin içine bir de içki girince, el ve ayakla müdahale sözcüklerin önüne geçer. Bu herkesçe bilinen bir durumdur. Çocuklar açısından bakılacak olursa, bir iki kez dayak yemek çok doğal bir şeydir ve yüreklerinde ağır yaralar açmaz. Fakat Nakata'nın babası üniversite profesörüydü. Annesi de, bana gönderdiği mektuptan anladığım kadarıyla, iyi eğitim almış bir insandı. İşin özü, elit bir aileydi. Eğer, öyle bir aile içinde şiddet ortaya çıkarsa, büyük ihtimalle taşralı çocukların aile içinde günlük olarak karşılaştıkları şiddetten farklı, daha karmaşık unsurlar yüklü ve iç dünyayı köten etkileyen bir şiddet olur. Çocuğun kendi iç dünyasında tek başına taşımak zorunda kalacağı ağır bir yük haline gelir.
Sonra da yüreğimin herhalde sert bir kabuğu olduğunu ve pek az kişinin o kabuğu delebildiğini ve belkide bunun için bir türlü doğru dürüst sevmeyi beceremediğimi de ekledim.