Sarp kayaların oluşturduğu uçurumlarla çevrili kalenin içini envai türlü süs bitkisi ve meyve ağacıyla donattı. Düşman kuşatmasına uzun süre dayanabilmesi_ için, Ferhat misali kayaları delmek suretiyle su kaynağını buldu ve dönemine göre .üstün bir mühendislik tekniğiyle suların kaleye ulaşmasını sağladı. Boru, kanal, sarnıç, fıskiye kullanmak suretiyle şelale ve havuz lar yaptırdı. Farsçada cennet anlamına gelen firdevs, aynı za manda şelale ve havuz demektir. İç ve dış kalede tahıl ve yiyecek stoklayıp durdu. Vadideki ağaçlarla araziyi ıslah edip ürüne dönüştüren, kalenin içini "has bahçe" haline getiren Hasan Sab bah' ın savunma amaçlı bu planı, düşmanları tarafından "huri gibi kızlarla afyonkeş fedaileri aşk ve meşk yaptıkları sahte cennet" diye karalandı.
Büyük Selçuklularda Toprak
Büyük Selçuklularda toprak, geneli itibarıyla devlete ait yani mirî arazi idi. Ahalinin ekip biçtiği bağ, bahçe, koru veya otlak olarak değerlendirdiği bu toprağın vergileri hükümdara tahsis edildiğinde buna hâs arazi denirdi. Şu veya bu hizmet dolayısıyla, asker veya sivil bir kişiye belirli bir toprak parçası verildiyse, bu takdirde toprağı işleyenler vergilerini ona verirlerdi. Böylece devletin yapması gereken bazı hizmetler yerine getrilmiş, karşılığı da toprak gelirlerinden ödenmiş olurdu ki, buna iktâ sisemi, toprağın bu şekilde ayrılıp verilmesine ve bu toprağa da iktâ denirdi. Fetihten sonraki kayıt sırasında haraci arazi olarak kaydedilmiş toprakların vergi geliri ise hazineye intikal ederdi. Mirî veya mülk (özel) toprakların gelirlerinin; ilmi, içtimai, hayri ve benzeri amaçlı vakıf müesseselerinin giderlerinin karşılanması için tahsisi işlemiyle vakıf araziler ortaya çıkardı. Bir arazinin tasarruf hakkının tamamıyla bir kişiye ait olması halinde ise bu toprağa mülk (özel) arazi adı verilirdi. Bu gibi topraklar istenirse satılabilir, hibe veya vakfedilebilir, sahibi tarafından çocuklarına miras olarak bırakılabilirdi. Selçuklu ülkesinde toprağı kullananlar esas olarak öşür, harac gibi şer'i vergiler ödemek durumunda olmakla birlikte, örfi tekâlife dayanarak bazı vergilerin alınması da söz konusudur.
Reklam
İLK HARF Tanrılar arasında insan yalnızlığı mı İnsanlar arasında insan yalnızlığı mı? Korkusu küçük düşürüyor hayatımızı. Ne diyordu ince şeylerin annesi "Ötekini oku, derinde dipte duranı."* Kilisenin bahçesinde mumdan bir harita Bütün göç yollarının iki ucuna tutunmuş "Geride kalmanın cezasıyım -diyor- Biliyor musun, hoyratlık değil de İncelik yakıyor canımı..." Bu kalabalıkta bu tenhalık- Sevgilim, bütün sözlerimi Mazlumların rüyasından seçtim ben. Budur, düşünmeden bildiğim Budur, ayaklarına serdiğim has bahçe....
Tanrılar arasında insan yalnızlığı mı İnsanlar arasında insan yalnızlığı mı? Korkusu küçük düşürüyor hayatımızı Ne diyordu ince şeylerin annesi "Ötekini oku, derinde dipte duranı." Kilisenin bahçesinde mumdan bir harita Bütün göç yollarının iki ucuna tutunmuş "Geride kalmanın cezasıyım -diyor Biliyor musun, hoyratlık değil de İncelik yakıyor canımı..." Bu kalabalıkta bu tenhalık Sevgilim, bütün sözlerimi Mazlumların rüyasından seçtim ben. Budur, düşünmeden bildiğim Budur, ayaklarına serdiğim has bahçe...
Bahçe sessiz ve serindi, toprağın üstünde karanlık ve kıpırtısız gölgeler uzanıyordu. Uzak ama çok uzak bir yerde, ihtimaldir ki şehrin de ötesinde kurbağaların vırakladığı işitiliyordu. Mayıs, güzeller güzeli mayıs hissettiriyordu kendini! Hava derin derin ciğerlere doluyor ve burada değil ama gökyüzünün altında başka bir yerde, ağaçların üstünde, şehrin çok ötesinde, tarlalarda ve ormanlarda kendine has bahar hayatının, zayıf ve günahkâr insan aklının alamayacağı esrarengiz, muhteşem, zengin ve kutsal bir hayatın artık silkinip canlandığını düşünmek istiyordu insan.
Bu kalabalıkta bu tenhalık Sevgilim, bütün sözlerimi Mazlumların rüyasından seçtim ben. Budur, düşünmeden bildiğim Budur, ayaklarına serdiğim has bahçe...
Reklam
411 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.