Hayat çok tuhaf. Bir gün ölümle konuşulup ağlanırken ertesi gün düğün olup, oyun oynanır. Tıpkı ameliyathanelerde birisinin öldüğü gün yeni bir bebeğin doğması gibi, hayatın türlü gerçekleri vardır.
Yani doğuştan engelli olmamanız önemli değil. Hepimiz birer engelli adayıyız. Başınıza nerede ne geleceği hiçbir zaman belli değil. O yüzden, hayatınızın kıymetini bilin ve ona göre yaşayın.
Kazadan sonra 'kardeşim' dediğim yakın arkadaşlarım, sadece 4-5 kere yanıma geldiler. Ama hiç yakın olmadığım, hatta hiç umursamadığım arkadaşlarım her gün yanıma geldi. Sonra tekrar anladım ki dostunu düşmanını kötü gününde anlıyorsun.
Bir bilge adam der ki: "Elinizde sizi hayata bağlayacak mutlaka bir şeyiniz olsun. Bu şey sizi başkalarına ifade etsin, mutlaka vardır böyle bir yeteneğiniz."
Masadakiler bana ölümcül bir bakış atmadan cheesecake sipariş edebilir miyim diye düşünürken Patrick’e, “Çok kötüydü,” dedim.“Biri sevgilisi, diğeri de en iyi arkadaşıydı.”
Patrick, “Onu suçlayamazsın,” dedi. “Eğer boynumdan aşağısı tutmasaydı benden ayrılmayacağını mı söylemeye çalışıyorsun?”
“Tabii ki ayrılmazdım.”
“Hayır, ayrılırdın. Ayrıca ben senden kalmanı beklemezdim.”
“İyi, ama ben ayrılmazdım.”
“Ama ben seni etrafımda istemezdim. Kimsenin bana acıdığı için benimle kalmasını istemem.”
“Acıyacağımı nerden çıkardın? Sen yine aynı kişi olurdun.”
“Hayır, olmazdım. Hiçbir şekilde aynı insan olmazdım.” Yüzünü buruşturdu. “Ölmek isterdim. En ufak şeylerde bile başkalarına muhtaç olmak çok kötü. Poponu başkasının silmesi...”