S

S
@hasbiokur
Oku! Rabbin en cömert olandır. Okumak zekayı kibarlaştırır.
Yusuf kıssası bize niçin anlatıldı? O kıssada Yakub bize neden gösterildi? En güzel kıssada neden Yakub’un gözyaşlarına yer verildi? İffet numunesi olarak gördüğümüz Yusuf Peygamber kadar, vefa timsali göremezsek Yakub Peygamberi, vefanın yokluğuna bu kadar şaşmamak gerekir değil mi?
Reklam
Beklemek vefanın diğer adıysa, dünyanın en vefalı insanı da Yakub mu yoksa?
En güzel kıssada bile ne çok acı var. Kıssaları güzelleştiren bu acılar mı yoksa? Eti terbiye edenin bin bir baharat olması gibi, insanı terbiye eden de dert ve sıkıntı mı yoksa? Üzerine eklenen acılara rağmen güzelliğinden bir şey kaybetmemek, sabredenin mükafatı mı yoksa?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Memleketini seven halkın, halkı seven de insanın cilvesine katlanır. Zaten şu dünyada cilvesine katlanılmayan hiçbir iş nihayete erdirilememektedir.
Haklı olma kaygısını hepimiz güdüyoruz ama merhametli olma kaygısı güdüyor muyuz? Zengin olmayı istemek ama cömert olmayı istemeyi unutmak gibi bir şey bu. İmtihan, zenginken de kaybedilebilir, haklıyken de kaybedilebilir, cömertlik ve merhamet barındırmıyorsa şayet.
Reklam
Sürekli kopan bağlarla yalnızlık gayyasına düşen bugünün insanı, her kopuşta öz güveninden bir tuğlayı da kaybediyor. Kendini kopan bağın müsebbi sanıyor. Ya da hırslanıyor, öfkeleniyor, kendini hak etmediği bir kopuşun mağduru addediyor.
Allah’ım, ezim ezim ezilen, ölüm ölüm ölen, acım acım acı çeken kullarına yardım et, lütfen yardım et. Diğerkâm gibi görünmeye çalışmadığımı zaten biliyorsun. Allah’ım bana da yardım et. İster çiğ tanesi, ister okyanus kadar olsun, gönderdiğin her dertte yardımını diliyorum.
Bize esaslı bir duygu lazım... Mazluma acıyacağına zalimden nefret et.
Zalim güçlüyse zalimden daha güçlü olmalı onu durdurmak için. Çalışmadan güçlü olunmaz ve uzun soluklu bir çalışma için motivasyon şart.
Ontolojik buhranlar, psikolojik nevrozlar, felsefi psikozlar içinde bocalarken bir bakıyorsun otuz bin kişi ölmüş. Varoluşsal sorgulamalarını, bir şeyler yapmamaya bahane ettiğinden pişmanlık duyacağına, yeni bahaneler üretiyorsun.
Reklam
“Edebiyat, sadece bir güzelliği görmemize değil, daha güzel görmemize vesile olur. Sadece sevgiyi değil, nasıl sevileceğini, sadece korkuyu değil, nasıl korkulacağını da anlatır…”
...kolayca gerçekleştirebilecekken verdiği sözü bir türlü tutmayan ve tutmadığı kendisine hatırlatıldığında yüzü bir türlü kızarmayan, “her şey olup da rezil olunmayan bir ülkede” her şeyi yapıp da rezil olamayan, başkasının uğradığı musibeti kadere kendi başına geleni uğursuzluğa yoran, zulmü görüp en hızlı unutan olmayı, başkasının zalimini en hızlı affeden olmayı, kendi uğradığı haksızlığın müsebbibini ömür billah affetmemeyi her zaman başaran...
Öfke, dervişlik iddiasında olanın menfaatine ters düşmeyen olaylara ‘Hu’ demekle galebe çaldığını sandığı, diğer zamanlarda hiddetinden köpürürken Ömer’in (r.a.) sünneti diye andığı bir duygu.
Adını bilince okudum sanıyoruz kitabı. Yazarı bir kere duyduksa okumaya ne hacet. Bilmek değil, bilmenin ne olduğunu bilmemek bizi hakikatten alıkoyuyor. Bakın burada eğitim sistemini değiştirecek bir yöntemden bahsediyoruz.
Çünkü öğrencilerin kitap okuyup okumadığını sorguladığımız bir ülkede kimse öğretmenlerin kitap okuyup okumadığını sormuyor. Kendisi okumayan öğretmen, kitabı öğrenciye nasıl sevdirsin? Gerçi asıl suç öğretmenlerin de değil.
Bay ve Bayan. İkisi de yaradılışlarına uygun olarak tamamlıyorlar bir diğerinin eksiğini. Rakip görmüyorlar birbirlerini. Ömür bir savaş alanı değil onlar için. Ve kelimeler ötekini kanatmak için sarf edilmiyor. Aksine birinin cümlesi diğerince tamamlanıyor. Duygular gizlenmeyip paylaşılınca bereketleniyor muhabbet filizleri. BAY: Sığınalım altına. BAYAN: Güz yağmurunun. BAY: Şiir gerekli. BAYAN: Kara toprağa.