"Şimdi benim ahiretimi, sonumu, ebedi kaderimi ilgilendiren bir konuda ben metinden a sonucunu da b sonucunu da çıkartabiliyorsam evrensel olana ve mütekellimin kastettiği anlama nasıl ulaşacağım? Ulaşmam dil acısından pek mümkün görünmüyorsa burada mesajın evrenselliğinden söz edilebilir mi? Herkesin yorumu doğru kabul edilirse o zaman buradaki evrensellik ne olsa gidere dönmüş olmaz mı?
Peki, ben Sünni olarak bir yoruma sığındım ve kendimce bir yol tuttum. Diğeri de Şii olarak başka bir yoruma sığındı ve kendince bir yol tuttu. Üstelik yorumlarımız üzerinden çatıştık ve savaştık. Din bu kadar kaypak ve zıt yorumlara imkân veriyorken yarın hesaba çekildiğimizde hangisinin doğru olacağını ve benim haksız bulunmayacağımı ben nereden bileceğim? Bundan nasıl emin olacağım? Bunun bir ölçüsü var mı? Mesajın kendisi bu ölçüyü içeriyor mu? Ya ben hatalıysam, ne yapacağım? İşim şansa mı kaldı? Üstelik de buna neden olan mesajın kendisi değilse ne?"
"Beni hiç sevmedin," dedi mirıltı gibi sesiyle. İki gündür ağlamıyordu, dolmuşluk hissi gözlerine baskı yapıyordu.
"Söyleme böyle." Bacaklarına sardığı eline uzandı kadınin. Tutmak istedi ama Efruz izin vermedi. Ellerini çözüp kucağına soktu.
"Beni benimle baş başa bırakırken, yalnızlıktan delireceğimi hiç düşünmedin." Yanağından bir damla göğsüne yuvarlandı. "Ben ne kadar hatalıysam, sen de o kadar hatalısın Kartal."
Tuz gibi dağılan yüreğiyle karısını kendine çekti. Efruz kendini geriye çekti ama işe yaramadı. Fiziksel gücü yetmez- ken ruhu da yorgundu. "Beynimde binlerce soruyla beni yalnız bıraktın. Bunun için seni hiç affetmeyeceğim."
"Edersin bence. Ben bir yolunu bulurum," dedi kadını göğsüne sıkıca bastırıp.