230 syf.
·
Not rated
·
Read in 19 hours
Refik Halit Karay ve "Sürgün"ü
"Sabaha karşı Beyrut göründü." diye başladı sürgünümüz Yüzbaşı emeklisi Hilmi Bey'in romanı. Öyküyü baştan az çok bildiğim için şöyle düşündüm: "Keşke Beyrut gibi deniz kenarı ve hareketli bir kent yerine sakin bir iç şehre sürülseymişsin Hilmi Bey. Şimdi aklına hep İstanbul gelecek." Nitekim çok geçmeden Hilmi Bey beni
Sürgün
SürgünRefik Halid Karay · İnkılap Kitabevi · 2018457 okunma
Hatay'a Sahip çıkamadık Atam. :'(
Atatürk öneriyi dinledi ve itiraz etti: "Ortada Hatay meselesi var. Hastalığım hariçte duyulursa fena olur." dedi.
Sayfa 63 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ermenistan: "Doğu ve Güneydoğu Anadolu, işgal edilmiş Ermeni toprağıdır!" iddiasından vazgeçmiş değil. İsrail: "Fırat'tan Nil'e kadar uzanan topraklar, Tevrat'la bize verilmiştir! sevdasında. Gözümüz Kör değil görüyoruz: Suriye, Hatay'dan Hakkari'ye kadar olan topraklarımızı kendi Milli sınırları içerisinde gösteriyor. Yunanistan megalo ideası dolayısıyla, Anadolu'yu yeniden Anatolia yapma gayretinde. Rusya, deli Petro dan beri hem Doğu Anadolu'muzu hem boğazlarımızı ele geçirmek istiyor. Bir de, 1071 Malazgirt zaferimizden sonra batılı dostlarımızın, kat'iyyen vazgeçmediklri ŞARK MESELELERİ var. Şark Meselesi, bizi bütün Anadolu topraklarından söküp atmaktır. Pakistan dışında hiçbir İslam ülkesi yanımızda değil. Aksine hepsi Hristiyan Batı ile kol kola,koyun koyuna.
Atatürk ve Hatay Meselesi
Türkiye Cumhuriyeti çok haklı olduğu Hatay davasını ortaya atarken bunun bütün sonuçlarını düşünmemiş olduğunu kim iddia edebilir? Dava uluslararası olmuştur. Davasında haklı olan Türkiye'dir. Artık dinlenecek sözün kimin ağzından çıktığına çok dikkat etmelidir. Türk'ün sözü, Türk'ün haklı ve yerinde sözü Türk'ün kendisidir. Ona uymamak, onu tanımamak, onu hiçe saymak, buna cesaret gösterenlerin düşünmedikleri akıbetle karşılaşacaklarına asla şüphe etmemelidir.
Sayfa 85 - Doğan KitapKitabı okudu
224 syf.
·
Not rated
Yazılmasının üzerinden 27 yıl geçmiş bir kitap ama halen etkisini ve güzelliğini devam ettiren bir kitap da. Tabii bunun iki sebebi var. Birincisi anlattığı adam, ikincisi ise anlatan adam. Fikirlerine katılıp katılmamak ayrı mevzu ama Can Dündar, öyle sözde mözde değil gerçekten de iyi bir gazetecidir. En iyi tarafı ise belgeselciliğidir. Sarı Zeybek'te bence bugünlerde daha da özlemle andığımız ve anlamaya çalıştığımız Atatürk'ün son 300 günü var. Karizmatik lider modelinin etrafındakilerin nasıl bir yanlışa sürüklendiklerini görüyoruz burada. Doktorları bile alkol mevzuunda doğru teşhis koysalar da söyleyemez durumdalarmış. Oysa ki o istediği an, gerçekten de alkolü bırakabilecek bir iradeye sahipmiş. Gördük. Bırakmış lakin epeyce geç kalmış. Tabii bir de Hatay meselesi için çıktığı Güney seyahati adeta ölüme yürümek anlamına gelmiş. Maalesef o yalnız ve anlaşılamayan büyük adamı 57 yaş gibi genç bir yaşta yitirdik. Sarı Zeybek bir kez daha üzülmemizi sağlayabilecek kadar iyi bir belgesel kitap. Okunmalı...
Sarı Zeybek
Sarı ZeybekCan Dündar · Can Yayınları · 20151,782 okunma
Reklam
Hatay Meselesi
Hatay davasında haklı olan Türkiye'dir, sözün kimin ağzından çıktığına çok dikkat etmelidir, Türk'ün sözü Türk'ün kendisidir, ona uymamak, onu tanımamak, onu hiçe saymak, buna cesaret gösterenlerin düşünmedikleri akıbetle karşılaşacaklarına asla şüphe etmemelidir, diyordu.
Başbakan Bayar, yurtdışından doktor getirtmek isteyince, “Ortada Hatay meselesi var. Hastalığım hariçte duyulursa fena olur,” diye itiraz etti.
İngilizler Lozan'da Musul meselesi görüşülürken Şeyh Sait'i kullanmışlardı... Fransızlarla Hatay için boğuşulurken, Dersim isyanı patlamıştı... Türk ordusu Kıbrıs'taki kıyıma "Dur!" deyince ASALA örgütü katliama başlamıştı... Güneydoğu Anadolu projesi ile Türkiye suyun kontrolünü sağlayacak ve bölgesel güç olabilecekken PKK ortaya çıkmıştı...
•MUSTAFA KEMAL ATATÜRK “Hatay benim şahsi meselemdir.” Hatay artık Türk milletinin meselesi atam.
Reklam
Türkiye'nin incisi Hatay alındı paşam. O hep hepimizin meselesi oldu.
❝ Hatay'ı alacağım. Milletim benim dediğime inanır. Sözümü yerine getirmezsem milletimin huzuruna çı­kamam. Yerimde kalamam. Ben şimdiye kadar yenil­medim, Yenilmem. Yenilirsem bir dakika yaşayamam. ❞
Mersin-Adana-Hatay-Birecik-Urfa-Mardin hattı talebi Arap hafızasından hiç silinmemiştir. Bundan dolayı bugün Hatay’da Suriyeli bir kadın öğretmen Suriyeli Arap öğrencilere “Gülek Boğazına kadar bizim. Biz kalacağız burada. Türkler gidecek” diyebilmektedir. Özetle Suriyeli sığınmacılar meselesi bazılarının ortaya koymak istedikleri gibi bir insani yardım konusu değil, demografik dönüşüm sonucunda Türkiye’nin Kürdistan’a ve Suriyeli Araplara toprak kaybı projesidir.
Atatürk gerekirse askeri müdahale ile Hatay’ı anavatana katılmasını istiyor
1936’da Hatay meselesi konusunda meselenin bir an evvel çözülmesini isteyen Atatürk ile İnönü farklı görüşlerdedir. Bu konuda Atatürk, gerekirse askeri müdahale fikrinin de düşünülmesi gerektiğini savunmaktadır. Ancak; İnönü, savaş durumunu ülke için ciddi bir sakınca olarak görmektedir. İnönü, bu konuda Fevzi Çakmak ile görüşmüş ve Atatürk'ü ikna etmesi konusunda yardım istemiştir. Sonuçta, bu iknada muvaffak olduğunu söyleyebiliriz. İsmet Paşa, Hatay meselesinde şunları söylemektedir: “Atatürk’le Hatay konusunda, İstiklal Savaşında değil, 1936-1937’de çok münakaşa ettik. Uzun sürdü ve belki o zaman bir askeri harekât yapsaydık, daha isabetli olurdu, daha iyi olurdu fikri onda kalmış olacaktır. Ama bunun işaretini, izini hiçbir zaman göstermedi. Hatay meselesindeki fikir ayrılığımız kısa süre sonra sona erdi.” İsmet İnönü’nün anılarında belirttiği gibi Hatay meselesi aralarında kısa süreli de olsa bir anlaşmazlığa sebep olmuş, ancak daha sonra bu konuda mutabakata varılmıştır. Atatürk’ün çevresinde bulunan kişiler de her zaman kendisinin Hatay’ı anavatana katılması konusunda çok uğraştığını ifade etmektedirler. Hastalığının kötüye gittiği bir dönemde doktorlarının izin vermemesine rağmen Hatay Meselesi için Adana ve Mersin’e seyahat etmesi Atatürk’ün bu konuda ne ölçüde hassas davrandığının bir göstergesidir.
İnsanı insan yapan seçimleri değildir. Ne inandığı din, ne savunduğu ideoloji, ne ırkı, ne cinsi, ne de oy verdiği siyasi parti, insana insanlık katmaz. İnsanı insan yapan yüreğinde taşıdığı merhameti ve duygularıdır. Savunmasız insanların kaderine terk edildiği, anaların evlatsız, evlatların anasız babasız kaldığı yüzyılın felaketi üzerinden kimse tehdit edilmemelidir. İnsanım diyebiliyorsak eğer, Hatay bundan sonra herkesin şahsi meselesi olmalıdır!
Yapılan araştırmalarda evli Türk erkeklerin genç Suriyelilerle evlendiği belirlenmiş. Bu durum en yoğun olarak Kilis, Şanlıurfa ve Hatay'da yaşanmakta ve kadınlar başta olmak üzere yerel halk arasında tepkiye neden olmaktadır. Her üç ilde de Suriyeli gelin meselesi yüzünden boşanmalar artmış durumdadır. Resmi kayıtlarda Suriyelilerle evlilik yüksek gözükmese de gerçek rakamlar çok daha fazladır. Zira Suriyelilerle evlilikler genelde dini nikah yoluyla gerçekleşmektedir. Örneğin Kilis'te boşanmaların yaklaşık yüzde 20'sinin Suriyeliler nedeniyle gerçekleştiği belirtilmektedir. Kadınlar kocalarını kaybetme korkusunun üzerinde baskı yarattığını ifade etmekte ve Suriyelileri kocalarının aklını çelmekle suçlamaktadır.
Sayfa 69 - Hiper Yayın 1. Baskı 2017Kitabı okudu
143 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.