Aziz Bey Hadisesi 'ni okurken zihnimde hep Nietzsche' nin şu sözü dolaştı, "Canavarlarla savaşan kişi dikkat etmelidir ki kendi bir canavara dönüşmesin. Sen dipsiz bir kuyuya uzun uzun baktığında, dipsiz kuyu da sana bakar." Hayatı babasına benzememek uğruna kurulan ve kendisinin ne olduğu ile ilgilenmeyen Aziz Bey'in hazin sonu. Bu mücadele esnasında kırılan, dökülen hayatlar. Kırdığı, duygularını önemsemeyen kadınların bütün intikamını alan başka bir kadın (o kadın kaderin bir oyuncusu olarak vazifeli gibi idi). Eden bulur sözünün canlı halini Aziz beyin nezdinde roman boyunca görüyoruz.
Ne olmak istediği ile değil ne olmamak istediği ile ilgilenen ve bu uğurda heba olan bir hayat. Bir kısır döngü. Zinciri kırma cesaretini göstermeyen bir ömür bununla yaşayıp finali görüyor. Bu yaşantı halinin zararı kendisi ile kalsa problem olmayacak gibi duruyor.
Ama Aziz Bey'i bir ömür boyu evinde bekleyen ve en sonunda beklemeyi bırakıp ölmeyi bekleyen Vuslat. Kavuşuyor en sonunda istenmeyen sona. Belki Vuslat da kıracakken zinciri, o işleri kördüğüm yaptı. Bütün çevresini ateşe attı kendisi ile beraber. Tek sevindirici olan ise Aziz'in kötü mirasını devam ettirecek bir çocuğunun olmaması.
Roman bittiğinde kendine şunları soruyor insan.
"Ben kimin devamıyım, kimin pişmanlığı? Ben kendim olarak mı yaşamaya çalışıyorum, yoksa birileri olmamaya çalışarak?
Önüme gelen kaderin güzelliklerine geçmişin getirdiği karanlıklarla kör mü bakıyorum?
Bunlar benim hisseme düşenler
Ya sizinkiler...
Okuduğunuzda göreceksiniz.
İyi okumalar