ağlamıyorum: gözlerim kurşun sıkıyor
susmuyorum: sessizliğim lisan bilmediğimden
seni sevmiyorum: mesleğim gereği kanı uzaya çıkaran ilk insan
ama omzunda uyusam deprem oluyor
dizlerinde uyansam bir bakıyorum bahar gelmiş, geçmiş hatta
geçmiş hataysa gelecekten bize ne, şimdiden de bıktıksa
yıllar sonra gece vakti pencerenin altında bir ıslık sesi duyarsan
uyan, kendi ellerini okşa, kendi ellerini öp benim yerime
hatırla: üzerine hayat sıçratmış biri vardı
sen yıkadıkça geçmedi o leke, gitgide yerleşti daha derine
ağlamıyorum: gözlerim senin yağmurunun ardından gökkuşağı
susmuyorum: konuşsam adın felç olup inecek sanki dilime
ne fark eder: ha sakatım, ha özürlüyüm, ha engelliyim
ayrılalım sevgilim. ben iyi değilim.
Her zaman kapının açık olduğunu hatırla. Çocuklardan daha fazla korkma. Tıpkı onlar gibi oyundan sıkıldığında 'Daha fazla oynamayacağım' de ve çık git. Ama eğer oyuna devam etmek istiyorsan ağlama.
Hatırla, yaşam seni izlemeyecek, sen yaşamı izlemelisin.
... Gönülsüzce izlersen, ıstırap içinde olacaksın. Mutlulukla izlersen, bir buda haline gelirsin, yaşamın bir coşku haline gelir.
“Çok düşünüyorsun, çünkü düşünceyi dünya ile kendi arana koyuyorsun, gözlemden çok gevezelik ediyorsun. Olayları kavramaktan çok önyargıya dayalı fikirler geliştiriyorsun. Gerçeğe karşına çıktığı gibi bakmak yerine burnunun ucuna koyduğun renkli camların ardından bakıyorsun, mavi gözlüklerin ardından bakınca dünya senin için mavi, sarıların ardından bakınca her yer sarı, kırmızı camların ardından bakınca lal kırmızı diğer renkleri kızıla boyuyor... Algını sen kendin fakirleştiriyorsun, çünkü oraya koyduğun şeyden başkasını göremiyorsun: Önyargıların. Gelip izlediğin ilk sumo güreşini hatırla, küçümsemeden hayranlığa geçiş için ihtiyaç duyduğun zamanı düşün!”
Sen birdenbire ve yokluktan ortaya çıkmış, bir efendinin yarattığı millet değilsin. Sen ancak seni, kâinatı ve insanlığı var eden Allah'a kul olabilirsin, başka bir şeye değil, hatırla kim olduğunu.