Zübeyde
Zübeyde
@haveumetzub
I don't buy books. I adopt them.
öğrenci
esogü | elt
Eskişehir
2001
91 reader point
Joined on January 2021
Okuma Hedefleri
Halil Cibran'ın okuduğum bir diğer eseri Ermiş. Kitaba adını veren Ermiş'tir kitap boyunca konuşup, bilgisini aktaran. Yıllar boyu kendisine yurt olan kentten ayrılırken, Ermiş'ten geride bıraktığı halka hitap etmesi istenir. Kent halkı ona aşk, evlilik, suç, ölüm, güzellik ve daha pek çok konuda sorular yöneltir. Aldıkları karşılık, hoşgörü ve sevginin biçimlendirdiği bir insan yaşamı üzerine hazine değerindeki öğütlerdir. Haklıyla haksızın, suçluya suçsuzun, dimdik ayakta duranla düşmüşün aslında aynı insan olduğu bir yaşamdır bu...
Modern klasik okuyanlar bu yazarın adını da çokça duymuşsunuzdur Halil Cibran. Kendisinin sıkça karşıma çıktığı dönemlerde ben de iki kitabını edinmiştim ve açıkçası birkaç yıl önce ilk kez okuduğumda bana biraz abartılıyor gibi gelmişti. Fakat şimdi tekrar okuduğumda çok daha hoşuma gitti ve söylenenlerin boşuna olmadığını fark ettim. Yazar bu kitapta sevgi, ahlak, hüzün, din, ölüm gibi temel meseleler üzerine konuşur. Her gün yaşadığımız sıradan olaylardan yola çıkarak ele alır değindiği her şeyi. Yazarın ölümünden sonra yayınlanan bu kitapta yazar hayatın dünyevi yanlarından yüzyılların bilgeliğini damıtır. Ancak Cibran'ın mutlu, doğru ve tatminli bir yaşam sürmek için herhangi bir reçetesi ya da formülü yoktur. Ona göre bunun yolu insanın kendini arayışından geçer.
Dürüst olmam gerekirse kitaplığımda görünce bir dakika ben bu kitabı okumamıştım ya deyip bir şans verdiğim bir kitap oldu Kurtların Saati. Kapağı aslında kitabın başlangıcı. Bir kadının küvette ölü olarak bulunmasıyla başlıyor her şey. Eşi suçlu bulunup hapse atılır. Aslında olay tabii ki oldukça farklıdır. Davayla ilgilenen Dedektif Van Veethren -asıl karakterimiz- ekibiyle birlikte cinayeti araştırmaya başlar ve gittikçe başka şeylerin olduğunu fark eder. Benim çok tercih ettiğim bir tür değil polisiye bugüne kadar okuduğum polisiye sayısı bir elimin parmaklarını geçmez herhalde. Bu sebepledir ki aslında serinin ilk kitabı olan Kurtların Saati'nin ardından devam kitaplarını okumayacağım. Fakat kitap gayet sade ve akıcıydı okurken zaman zaman merak duygusunu oluşturmadı değil söylediğim gibi tamamen benim çok da tercih ettiğim bir tür olmamasından kaynaklı olarak devam etmeyeceğim seriye yoksa polisiye severlerin hoşuna gidecektir.
Reader Follow Recommendations
Geçen yıl Netflix'in diziye dönüştürmesi ile herkesin dizisini izlediği kitabın da bir anda birçok yayınevi tarafından basılmasıyla Türkiye'de popülerleştiğini söyleyebiliriz Yeşilin Kızı Anne için. Ben de geçen yıl dizisini izleyip kitabını okumuştum ve üstünden geçen 1 yılın ardından bu sıcacık kitabı tekrar okumak istedim. Konusunu bilmeyen olduğunu sanmıyorum ama kısaca bahsetmek gerekirse Anne, hayallerinin verdiği güçle yaşamı iyilikle ve mutlulukla kucaklayan kimsesiz bir çocuktur. Kendilerine çiftlikte yardım etmesi için bir erkek çocuk evlat edinmeyi planlayan Marilla ve Matthew kardeşler, beklenmedik bir şekilde karşılarında Anne'i bulurlar. Ancak çok geçmeden bütün yaramazlıkları, safça hataları ve dünyayı başına yıkan üzüntüleriyle tuhaf ama çok sevimli olan bu kız çocuğunun gerçek dünyanın kurallarını olduğu gibi kabul etmeyi reddeden yüreğine hayran olurlar. Kitapta ele alınan da tam olarak bu küçük kızın yaşadıkları. Diziyle birebir gittiğini söyleyemem ama örtüşen çok fazla şey var ve tamamen farklı olan şeyler de var Gilbert karakteri gibi. İçinizi ısıtan tatlı bir kitap okumak isterseniz Yeşilin Kızı Anne tam size göre. Kitap uzun bir seri halinde devam etmekte fakat bana ilk kitabı okumak da gayet yeterli geldi. Devam etmek istemezseniz tek başına bu kitabı okuyabilirsiniz. Devamını okumayı gerektirecek bir şekilde bitmiyor kitap. Hazır tatil sezonu da gelmişken tatilde zevk alarak okuyabileceğiniz bir kitap, kitabı okumayanlara duyurulur.
Her zaman en sevdiğim, okumaktan en keyif aldığım yazarlardan biri olmuştur Stefan Zweig. Birçok kişi gibi ben de üniversite sınavına hazırlanırken maalesef kitap okuma alışkanlığımı kaybetmiştim. Sınava kısa bir süre kala kendimi kötü hissettiğim bir zaman diliminde yine bana iyi gelmişti sevgili Zweig. Lyon'da Düğün'ü ilk defa o zaman okumuştum. Aradan geçen bir yılın ardından tekrar okurken yine o günkü gibi hissettim kendimi. Aşırı stres altında hissettiğim, sürekli kaygılandığım o dönemde sadece şu kitabı okuyarak geçirdiğim bir saat gerçekten bana çok iyi gelmişti. Ne zaman kendimi kötü hissetsem kitap okumanın bana iyi geleceği gelir aklıma, bu kitabın benim için böyle özel bir yeri var. Kitabın içerisinde üç hikaye yer alsa da beni en çok kitaba da adını veren Lyon'da düğün etkiler. Fransız Devrimi sırasında yaşanan kargaşa ve zulüm günlerinde ölüme yaklaşan insanlara umut veren bir aşkın hikayesidir Lyon'da Düğün. 1793'te kentte kurşuna dizilmeyi bekleyen karşı devrimcilerin toplandığı hapishane tuhaf bir nikaha sahne olur. Benim gibi Zweig seven herkesin mutlaka okuması gereken eserlerden.
