Eğer Havva yasak meyveyi tatmasaydı, son birkaç milyar yıl boyunca ilginç hiçbir olay meydana gelmeyecekti.
Reklam
İnanç dediğin bireysel, kişisel, içedönük ve ömür boyu süren bir seyrüsefer değil miydi?
Düşününce ne tuhaftı aslında; anlar akıp gider, yürekler katılaşır, bedenler yaşlanır, yeminler unutulur ve en güçlü inançlar bile sarsılırken, gerçeği iki boyutlu temsil eden ve dolayısıyla yalandan ibaret olan bir fotoğraf hiç değişmeden kalabiliyordu, sonsuz bir sadakatle.
Anne dediğin, bütün huzurlu vadilerini, durgun göllerini ve yüce dağlarını avucunun içi gibi bildiğin, keşfedilmiş bir toprak parçasıydı.
Şu hayatta en köklü alışkanlıklar terk edilebilir, kişilik bozuklukları düzeltilebilir, en sıkı dostluklar tavsayabilir, hatta bağımlılıklar bile aşılabilirdi, ama belki de değiştirmesi en zor şey insanın bir yere duyduğu aidiyetti.
Reklam
Tanrı’nın dili sevginin dili miydi,yoksa korkunun dili mi?
Kitaplardı onun vatanı ama aynı zamanda daimi sürgün diyarı.
Mutsuz ailelerde büyüyen gençler için edebiyat zaten en güzel sığınaktı.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.