ikilik hep birlik için, bak iki göz bir görüyor! birlik ise dirlik için, bak iki göz bir görüyor. ruh ve beden, arş ve felek, insan ve peri, cin ve melek, birlik için hep bu emek, bak iki göz bir görüyor. ortak koşmaktan sakın, vaktini boşa harcama sakın alemleri birle de gör, bak iki göz bir görüyor. sende seni, sende seni, bil ki budur "öğrettiği", ruh ve bedeni birle, bak iki göz bir görüyor.
Bu anlamda, vücud Allah'ın isimlerinden biri olarak Kur'an'da zikredilen "Nur" ismi ile yakından ilişkilidir.
Reklam
Cennet (Bahçesi) ve Cehennem (Ateşi)
Cennet ve cehennem bazı yönlerden birbirlerine benzerken, diğer başka yönlerden birbirinden farklıdır. Her ikisi de ahirete aittir ve maddi ve manevi ya da cismani ve ruhen! olmak üzere iki boyutta deneyimi gerektirir. Bedenle birlikte yeniden dirilişi savunduğu için lbn Arabi, arınmışların nefslerinin yalnızca bir "akli meydana gelmeyi (ne­
Yerküre dediğimiz bu geçici ikametgahı derin bir hüzne kapılmadan seyretmek acaba mümkün mü? Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? Temiz bir inancın pek güzel cevap verdiği bu soruya akıl ve fen cevap vermiyordu. Bir kere daha doğaya baktım. Bu defaki bakışımın önünde güzellikler kayboldu. Işık söndü, her tarafı karanlık kapladı. Sanki gerçek, olanca dehşetiyle gözlerime göründü: İnsan gözünü okşayan çimenlerdeki yeşillikler, latif çiçeklerdeki güzellikler; sadece ışık oyunu! Mini mini kuşların cıvıltısı; hava titreşimi! Alemleri kaplayan bu ışık; esiri dalgalanma sı! Kısacası hepsi bir zorunluluğa, bir emre, bir kanuna esir! Güya karşımda Buda Gotama Sakyamuni belirdi. Hazin tebessümü, sararmış çehresiyle "Hiç! Hiç! Hiç!" diyordu.
Öte yandan, "varlığın birliği" düşüncesi lbn Arabi ontolojisinin tanımlanması için yeterli değildir; çünkü aynı şekilde lbn Arabi "hakikatin çokluğu" kavramını da sık sık kullanır. Bu yüzden, lbn Arabi'nin vücud kelimesini en geniş anlamıyla vahdet/kesret (bir/çok) olarak kullandığını görürüz.
Bu güzellikleri gören nadir insanlardan biri olmama rağmen "insan ebedî mi?" diye soruyordum kendime. Adına dünya dedi- ğimiz bu durağı, derin bir üzüntüye kapılmadan seyretmek aca- ba mümkün mü? Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? Saf bir inancın çok güzel cevapladığı bu soruya akıl ve fen cevap vere- miyordu. Tabiata bir kere daha baktım. Bu seferki bakışımda, eş- siz güzellikler kayboldu. Işık söndü. Her taraf karanlığa boğuldu. Sanki hakikat olanca dehşetiyle görünüverdi gözüme o an. İnsanın gözlerini kamaştıran çimenlerin yeşil rengi yalnızca bir ışık oyunu... Mini mini kuşların cıvıltısı yalnızca bir hava tit- reşimi. .. Âlemleri kaplayan bu ışık yalnızca herşeye nüfuz eden bir dalgalanma... Kısacası herşey bir zorunluluğun, bir kanunun esiri. O an karşımda sanki Budha Gotoma belirdi. Hazin bir te- bessümle ve sararmış çehresiyle bana Hiç! Hiç! Hiç!" diyordu. Çok fazla derinlere daldığımı farkeden bir arkadaş: -Yine neyin var? dedi. -Hiç, dedim.
Reklam
Geri118
189 öğeden 181 ile 189 arasındakiler gösteriliyor.