Sürekli aklımın bir köşesinde olup okurum bir ara diyerek, birazcıkta konusu itibariyle fazla yoğun tarihle karşılaşırım en iyisi erteleyeyim dediğim kitabı sonunda bitirdim ve bu düşüncelerimin tamamen yersiz olduğunu, anı biçimini andırır tarzda kaleme alınışıyla oldukça hızlı ve akıcı okunan bir kitap olduğunu gördüm. Her ne kadar, bazı kesimler tarafından eser eleştirilse de içeriği açısından keşke daha erken dönemde tanışsaydık dedirtti. Aydın- köylü çatışması, dini duyguların sömürülmesi, işgaller ve işgalciler, Padişah- M.Kemal, İstanbul-Anadolu vb. bir çok meselenin topluca yansıtılmasının getirdiği lezzetli betimlemelerle "Yaban".
Öncelikle roman, I. Dünya Savaşı'nda bir kolunu kaybeden Ahmet Celal isimli bir subayın gelmiş olduğu Anadolu köyünde yaşadığı kendi topraklarındaki yabancılaşmayı anlatmaktadır. Köylünün cahilliğini ve milli mücadeleye karşı olan duyarsızlığının asıl mimarının Anadoluyu yüzyıllardır ihmal edenler ve aydınlardan ibaret olduğunu hiddetle yazmaktadır.
Kitapta bolca arka fonda Kurtuluş Savaşı süregelirken işgalci olan batı medeniyetlerinin emellerini anlayamayan bir halk portresi çizilmiştir. Köylülerin bu durumu roman sonunda adeta bir cezalandırma gibi hazin sonla bitmektedir.