Canım Aytmatov'dan yine buruk bir hikâye.
Bu defa Jack London ile özdeşleştirdiğim kurtlar da katılıyor bu esere.
Eserimiz güzel bir tasvir ve anlatımla bize Akbar ve Taşçaynar( dişi ve erkek kurt) ı tanıtarak başlıyor.
Sonrası birbirinden bağımsız gibi görünen ve farklı hikayeler barındırıyor. Uyuşturucu kaçakçıları, Muçunkum bozkırı, Sovyet hükümetinin acımasız uygulamaları, kader-inancın sorgulanması ve insanoğlunun tabiata bu denli zararlı müdahaleleri sonucu yaşanan o kötü olay.
İlk baştaki akıcılık ortalarda kaybolduğu için biraz zor ilerledi ama anlatılan birçok hikâye sonunda kurt ailesiyle bağdaştırılınca iyi ki okudum hissi veriyor. Yazarın üslubunu bilen ve sevenlere tavsiye ediyorum.
Kitabın verdiği en güzel mesaj: İnsanoğlu, elini doğadan çek! Yoksa sen zararlı çıkarsın.
"... hayalden doğan umutlar, genellikle zaman içinde kırılıp giderler, temelleri yoktur. Tıpkı köksüz bazı ağaçlar ve çiçekler gibi.. hayallerin trajik kaderi budur. Ama yine de hayalsiz yapamayız. İyiyi ve kötüyü tanıyacağımız yolda yürüyebilmek için hayaller gereklidir."
"Tanrı'nın lütfu akıp giden zaman kadar sonsuzdu, çünkü her aşk ayrı ve tekti."
"Hayır, kader boş bir kelime değildir: İyi olsun, kötü olsun, bütün olayları o belirler."
"Bununla beraber her birimizin bir görevi var: Tarih akışını devam ettirsin diye , bugün, yarın ve her zaman insan kalmak."
