Allah yolunda gidenler için hayatın doğal akışı böyledir.Şerden sonra hayır, zordan sonra kolay, havftan sonra reva gelir.Hayatın bu akışını bilenler, her parçaya bütün içinde, bütünlük içinde bakarlar.Bu gerçeği bilenler için yaşadıkları hayat Kur’an’da senaryolarını okudukları seyrettikleri bir film gibidir.İlk kez seyredenlerin hop oturup hop kalktıkları filmde onlar içlerine sekine inmiş gibi sakindirler.
Mesela, güneş seyyarelerden tut tâ katrelere kadar, tâ camın küçük parçalarına kadar ve karın parlak zerreciklerine kadar şu güneşin misaliyesinden ve in'ikasından bir turrası, güneşe mahsus bir eser-i nuranisi görünüyor. Şayet o hadsiz şeylerde görünen güneşçiklerini, güneşin cilve-i in'ikası ve tecelli-i aksi olduğunu kabul etmezsen, o vakit her bir katrede ve ziyaya maruz her bir cam parçasında ve ışığa mukabil her şeffaf bir zerrecikte tabiî, hakiki bir güneşin vücudunu bi'l-asale kabul etmek gibi gayet derece bir divanelikle, nihayetsiz bir belâhete düşmekliğin lâzım gelir.
Öyle de Şems-i Ezelî'nin tecelliyat-ı nuraniyesinden "ihya" yani "hayat vermek" cihetinde, her bir zîhayat üstünde öyle bir turrası vardır ki faraza bütün esbab toplansa ve birer fâil-i muhtar kesilseler, yine o turrayı taklit edemezler. Zira her biri birer mu'cize-i kudret olan zîhayatlar, her biri o Şems-i Ezelî'nin şuâları hükmünde olan esmasının nokta-i mihrakıyesi suretindedir.
Sen bir taze haber gibi gelmiştin unutmadım
Her gelişin bir taze haberdi, unutmadım
Aşktı alıp verilen, altın bir vakitti yaşadığımız
Bir muştuyu algılamanın sürekli gerilimiydi sanki, unutmadım
Can oynardı evlerde, yollarda, meydanlarda
Can alınıp can verilirdi, hiç unutmadım
Sen uyurdun, uykun bir tepeden seyredilen uçsuz bir vadi
Kıyısından seyredilen bir denizdi sanki, unutmadım
Ah sevgili! hayat görünürdü kapından bir çırpınış yüreklerimizde
Sen evinden çıktığında güneşler doğardı içimizde, unutmadım
Toprağa düşen tohum, onda gizlenen renk, şekil, koku
Senin için biçimlenirdi, renklenirdi, kokardı senin için, unutmadım
Ebedi masum çocuklar zamanın solmayan çiçekleri
İstemişlerdi de ezan okumuştu
Bilal bir sabah, unutmadım
O dirildi, o dirildi diye birden çalkalanan sokaklar
Ölüm ki sonsuza açılan bir kapıydı, hiç unutmadım
Ey aşk, ey dirilik soluğu, ey evrenin hareket kaynağı,
Nasıl unuturum, nasıl unuturum, hiç unutmadım! ..
Bir insanı tanımak mı istiyorsun, bir konu hakkında ona katılmadığını ve bu görüşünün doğru olmadığını söyle , neden veyahut sen ne düşünüyorsun bu konu hakkında gibi güzel yaklaşımlarda bulunmazsa , o insanla bir hayat kurma.
Her hazanda birbiri üzerine dökülen ağaç yaprakları gibi insanlar da birbiri ardına toprağa yatarak yok oluyor. Bu değişmez, umumi bir kanun... Niçin endişe etmeli? Şu dünyada erilen başka ne var? Hayat yalan... Ölüm hakikat...
Charlie zeka geriliği ile doğmuş bir bireyde. Annesi onun normal cocuklar gibi olmasi için doktorlara götürür. Baskı yapar. Kız kardeşi doğduğunda ise bakim evine gönderir. Buraya gönderilmesini istemeyen Hernan amca ise ona sahip çıkar ve bir fırına yerleştirir. Okuma yazma öğrenmek için gittiği kursta Alice ile tanışır. Alice Charlie yi bir
“bir adam bir memleketi yönetecekse, önce insanlar niye cinayet işler onu öğrenecek, nasıl birbirlerini öldürüyorlar onu öğrenecek; hayat bir entrikadır doktor, cinayet ve entrika, bunlar da polis romanlarında var.”
Ruhu uç duygular arasında savrulup duruyordu, içi kâh coşkuyla dolup taşıyor kâh acıyla kavruluyordu. İp üstünde yürüyen bir akrobat gibi rüzgârla bir o yana bir bu yana sallandığını hissediyordu. Hayat böyle bir şeydi işte, bazen en karanlık ve en aydınlık zamanları aynı anda yaşatıyordu. Bir yandan alırken, öbür yandan veriyordu.
Nasılsın?
Beni soracak olursan iyi değilim.
Uykusuzum hep olduğu gibi.
Gecelerce bekledim belki belki diye.
Aslında memnunum da doğrusunu yaptın diye
Senin için çok dua ediyorum biliyor musun?
Mutlu olmanı, beni hatırlamamanı, bir gün ihtiyaç duyup geri dönmeyecek kadar iradeli olmanı çok istiyorum.
Güzel yol kat ettik ama.
Bakalım biraz daha dayanırsak bu iş biter bence.
Hiç olmamışız gibi hayat devam eder belki.
İstesen hayat verirdim bu karanlıklara
İstesen gökyüzünü bir mendil gibi yırtardım
Denizlerden, göllerden, nehirlerden
Sana görmediğin renkler yaratırdım
Zamanın ötesinde
Yeni bir dünya kurardım sana
Biliyorsunuz, hayat zor. Bu gezegende. Zorlu. Bunu size söyleyebiliyorum çünkü bunu hissediyorum. Evet, aynen sizin de hissettiğiniz gibi. Çalışıyoruz, mücadele ediyoruz. Ve kendi kendimize diyoruz ki: "tüm bunlar niye?" Bunların bir anlamı var mı?