اللَّهُمَّ اقْسِمْ لَنَا مِنْ خَشْيَتِكَ مَا يَحُولُ بَيْنَنَا وَبَيْنَ مَعَاصِيكَ، وَمِنْ طَاعَتِكَ مَا تُبَلِّغُنَا بِهِ جَنَّتَكَ، وَمِنَ الْيَقِينِ مَا تُهَوِّنُ بِهِ عَلَيْنَا مُصِيبَاتِ الدُّنْيَا، وَمَتِّعْنَا بِأَسْمَاعِنَا وَأَبْصَارِنَا وَقُوَّتِنَا مَا أَحْيَيْتَنَا، وَاجْعَلْهُ الْوَارِثَ مِنًا، وَاجْعَلْ ثَأْرَنَا عَلَى مَنْ ظَلَمَنَا، وَانْصُرْنَا عَلَى مَنْ عَادَانَا، وَلَا تَجْعَلْ مُصِيبَتَنَا فِي دِينِنَا ، وَلَا تَجْعَلِ الدُّنْيَا أَكْبَرَ هَمِّنَا، وَلَا مَبْلَغَ عِلْمِنَا، وَلَا تُسَلِّطْ عَلَيْنَا مَنْ لَا يَرْحَمُنَا "Allah'ım! Günahlar ile aramıza engel olması için bizi senden korkmakla rızıklandır. Bizi cennetine ulaşmamıza vesile olacak itaatin ile rızıklandır. Bize üzerimizdeki dünya musibetlerini hafifletecek, kuvvetli bir iman nasip et. Bize hayat verdiğin müddetçe kulaklarımızdan, gözlerimizden ve kuvvetimizden faydalanmayı nasip et. Ve bu faydalanmayı bizden sonra neslimize de nasip et. Bize karşı zulmedenlerden hakkımızı almayı nasip et ve bize düşmanlık edenlere karşı zafer nasip et. Bize dinimizi zayıflatacak bir musibet verme, dünyayı da en büyük gayemiz, sadece onu düşündüğümüz şey kılma. Üzerimize, bize rahmet etmeyecek kimseleri musallat etme. Tirmizî
Gerçek musibet insanın maneviyatına ve kalbine ulaşan beladır. Çünkü bu tür musibetlerin etkileri kalıcıdır. Hastalıklar, mutsuzluklar ve musibetler hayat boyu sürse bile, insan ömrünün süresiyle sınırlı ve kısıtlı değil midir? Geçici dertlerin tümü uç uca eklense bile kalıcı bir hâle gelemezler. Ancak kalıcı bir şeyin tek parçası bile kâinata bedeldir.
Reklam
"Musibet insanları en ziyade ümide sarıldıkları zamanlarda yaralamaktan keyif alır."
Zira hayat, çoğu kez bir kabullenişten ibaret!
Sayfa 110
Herkesin şevkini kıran ve neş'esini kaçıran ve ağrazlar ve taraftarlıklar hissini uyandıran ve sebeb-i tefrika olan ırkçılık cem'iyat-ı avamiyeyi teşkiline sebebiyet veren ve ismi meşrutiyet ve manası istibdad olan ve "İttihad ve Terakki" ismini de lekedar eden buradaki şube-i müstebidaneye muhalefet ettim. Herkesin bir fikri var. İşte sulh-u umumî, aff-ı umumî ve ref'-i imtiyaz lâzım. Tâ ki biri bir imtiyaz ile, başkasına haşerat nazarıyla bakmakla nifak çıkmasın. Fahr olmasın, derim: Biz ki hakikî müslümanız. Aldanırız, fakat aldatmayız. Bir hayat için, yalana tenezzül etmeyiz. Zira biliyoruz ki: اِنَّمَا الْح۪يلَةُ ف۪ى تَرْكِ الْحِيَلِ Fakat meşru, hakikî meşrutiyetin müsemmasına ahd ü peyman ettiğimden, istibdad ne şekilde olursa olsun, meşrutiyet libası giysin ve ismini taksın; rast gelsem sille vuracağım. Fikrimce meşrutiyetin düşmanı; meşrutiyeti gaddar, çirkin ve hilaf-ı şeriat göstermekle meşveretin de düşmanlarını çok edenlerdir. "Tebeddül-ü esma ile hakaik tebeddül etmez." En büyük hata, insan kendini hatasız zannetmek olduğundan, hatamı itiraf ederim ki; nâsın nasihatını kabul etmeden nâsa nasihatı kabul ettirmek istedim. Nefsimi irşad etmeden başkasının irşadına çalıştığımdan, emr-i bilmarufu tesirsiz etmekle tenzil ettim. Hem de tecrübe ile sabittir ki: Ceza bir kusurun neticesidir. Fakat bazan o kusur, işlenmemiş başka kusurun suretinde kendini gösterir. O adam masum iken cezaya müstehak olur. Allah musibet verir, hapse atar, adalet eder. Fakat hâkim ona ceza verir, zulmeder.
Sayfa 128
Bilinmeyen kahramanlar
Küçük mücadelenin içinde büyük işler olur. Yoklukların, rezaletlerin uğursuz işgaline karşı karanlıkta adım adım savunulan, kimsenin bilmediği kahramanlıklar vardır. Kimsenin alkışlamadığı, hiçbir gözün görmediği, şöhretle ödüllendirilmiş, soylu ve esrarengiz zafer, hayat, felaket, yalnızlık, terkedilmişlik ve fakirlik, kahramanları içinde barındıran savaş meydanlarıdır. Bazen kahramanlar meşhur kahramanlardan daha büyüktürler. Kuvvetli ve nadir yaratışlı insanlar böyle ortaya çıkarlar. Genellikle üvey ana olan sefalet, bazen analık eder; yoksulluk ruha ve fikre güç verir. Felaket övüncün süt anasıdır; musibet güçlü insanlar için iyi bir süttür.
Sayfa 133Kitabı okudu
Reklam
901 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.