Mevlid Kandili Tebriği
“Bismillâhirrahmanirrahîm” Ey Rahmân ve Rahîm olan ALLAH’ım! “Bismillâhirrahmânirrahîm”in sırlarını anlamayı nasip eyle! Allahım, Risâlet semâsının güneşi, nübüvvet burcunun ayı olan yüce Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem’e, onun hidâyet yıldızları olan al ve ashâbına salât ve selâm eyle. Bize, erkek ve kadın mü’minlere merhamet et! Gül bahçesine girenler gül olmasa da gül kokarlar kâinatın en güzel gülünün kokusu üzerinize olsun! Bütün kâinatı Hz. Muhammet Sallallahü Aleyhi Vesellem için yaratan Allah'ım! Bizleri de O'nun yüzü suyu hürmetine affet! Mevlid kandilinizi tebrik eder sağlık mutluluk ve huzur dolu nice kandiller dilerim! Amin! Âmin! Âmin! Velhamdü lillâhi Rabbil âlemîn!
Bir inkılâp mıydı? Yoksa, tarihi ömrünü tamamlamış bir imparatorluğun, son çabalanışı mı? Bu sorulara çeşitli cevaplar verilebilir... Ama şu da bir gerçektir ki, artık kuruyacak olan ulu meyve ağaçlarının, son nefeslerinden önce, bütün çiçeklerinin açılışı ve son meyvelerini verişi gibi, Osmanlı Devleti de son nefesini yaşarken, tarih sahnesine, çeşitli yetersizliklere rağmen, İdeal ve İhtirasları sınırsız, bir altın nesil verebildi. Hatta biz; bu son topraklar üstünde son devletimizi bile, bu son neslin, yenilgi kabul etmeyen hayat hamlesine borçluyuz...
Sayfa 227Kitabı okudu
Reklam
ama şimdi kim kandırabilir sizi bir ölünün hayat kokan ağzını öpmek için
aşkın ve dostluğun ayrımı yoktur çocuk ikisini de doğuran şey aynıdır bir kuşa bakarken hüzünlendiren, bir güle baktıkça yürek kanatan, bir yüreği açmadan solduran, bir kadınla yatarken çocuk gibi ağlatan, uyuz bir kedi gördükçe kanı kudurtan, suyu yüz derece sıcaklıkta donduran, anneyi üreten babayı çoşturan çocuğu güldüren, seni izmirlere çılgın
Ama biz, hayat yolculuğumuzda biraz da, artık geride kalan çocukluk rüyalarımızı değil, çağımızın önümüze serdiği serüveni yaşarız...
Sayfa 185Kitabı okudu
Suyu Arayan Adam
"Tanrı'nın bize verdiği en büyük nimet, sahip olduğumuz halde, sahip olduğumuzu bilmediğimiz kuvvetleri, bir gün kendimizde bulmaktır." Acaba aradığımız Su, kendi içimizde varlığını bilmediğimiz bu kudretlere, bir gün kavuşmak özlemi olamaz mı? Niçin olmasın?... Şimdi artık bir emekliyim. Hayatın başka bir safhasını yaşıyorum.
Sayfa 406 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Adına hükümet denilen kuruluşun ve idare denilen işin artık ben de içindeydim. Bir gün bir hükümet memuru olacağımı düşünmemiştim. Fakat önümde, devlet hizmeti denilen kapının açıldığı ilk gün beni bu kapıya ulaştıran yolun dönemeçlerini, zikzaklarını, kafamda bir daha canlandırdım. Çocukluk yaşlarımda hedefim subay olmaktı. Bir subay ve belki de bir gün paşa?... Bence subay, büyük ve kahraman bir varlıktı. O, başka bir insandı. Hiç kimse ondan üstün olamazdı. Balkan Harbi'nden sonra hedefim, köy öğretmenliği oldu. Muallim Mektebi'nde bunun için hazırlanıyordum. Yenilen ve tılsımını kaybeden devlet varlığımızı, yaralı milletimizi, ancak ilkokul hocaları kurtaracak, diyordum. Fakat, daha bir ilkokul hocası yaşına ulaşmadan, Dünya Harbi patlayıp da cephelere koşunca, benim için mefkürenin sınırları daha da genişledi. Artık yalnız kendi toprağımız ve kendi halkımız için değil, Türk milletinin bütün boyları, bütün kolları için çalışacaktık. Geniş ve ebedi bir ülke olan büyük Turan için çarpışacaktık. Fakat hayat yolu, bizim çizdiğimiz yol değildi ki? Onun istikametini çizen başkası. Nitekim önce bir kaos. Sonra inkılâplar, fırtınalar, savrulmalar. Nihayet bir gün, kendimi bir ihtilal safında bulmuştum. Dünya nizamını baştanbaşa yıkacak ve bu harabenin üstünde kendi nizamımızı kuracaktık...
Sayfa 350 - Remzi Kitabevi / İnkılâbın EmrindeKitabı okudu
Reklam
Halbuki o tarihlerde Türkiye hiç şüphe yok ki bir inkılâp yaşıyordu. Bu inkılâp bitmemişti. Fakat görünüyordu ki bazı insanlar bu inkılâbın önünde değil, ardında koşuyorlardı. Çankaya'da yerleşen insan, bu inkılâpların listesini, bu insanlara ne çare ki evvelden bildirmemişti. Öyle görünüyordu ki, Çankaya'da yeni bir inkılâp hamlesinin
Sayfa 316 - Remzi Kitabevi / Eriyen Bir Mum Gibi / (9) Mahkeme azalarından bilâhare dost olduklarım, bilhassa savcı Necip Ali Küçüka, benim mahkemedeki bu konuşmamın üstünde sık sık durmaktan ve onu her vesileyle anlatmaktan zevk duyardı.Kitabı okudu
Aksekili Ahmed Hamdi Efendi kısmı...
İkinci oda arkadaşımız bir din alimiydi. (3) O, şeyhine değil Allahına yöneliş halindeydi. Bu teveccüh daimiydi. Zaten ona göre din, bir hayat ve muaşeret kaidesiydi. Onun din anlayışında korkunun, cehennemin pek yeri yoktu. Allah'ını sevdiğinden tapıyordu. — Hazret, diyordu, Jslam dini iyi ahlâktan ibarettir. Bu iyi ahlakın arkasında da
Sayfa 312 - Remzi Kitabevi / Eriyen Bir Mum Gibi / (3) Diyanet İşleri eski reisi Aksekili Ahmet Hamdi Efendi.Kitabı okudu
Üniversitede okuyan gençlerin en büyük derdi, işsizlik ve kitapsızlıktı. Bunlara yabancı dil öğretilemiyordu. Türkçe'de ise hemen hemen kitap yoktu. Hemen hiçbir hoca, bir telif eser vermezdi. Yahut da verenler, yok denecek kadar azdı. Bazı fakültelerde hocalardan çoğu, derslerine muntazam gelmezlerdi. Yıllar, eski püskü bir avuç not üstünde eriyip gidiyordu. Üniversitede hayat, neredeyse bir vakit kaybından ibaretti... Vilayetlerden gelenlerin çoğu, perişan birtakım han veya medrese odalarında, yahut pis tavan aralarında yatarlardı. Ne okuyacakları kitap, ne gidecekleri bir yer vardı. Gün, bir türlü dolmuyordu. Geceler, kâbus gibi çökerdi. Hele yağmurlu ve soğuk günlerde ve eğer kahveciye olan borç da ödenmemişse, o izdihamlı ve kasvetli odalarda yorganın altına girip, gözleri tavanın çatlaklarına dikerek saatlarce düşünmekten başka yapacak işleri kalmazdı.
Sayfa 306 - Remzi Kitabevi / OtomatKitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.