Ne var ki soruyu sormakla sağlanan uyanış, hep elde tutulabilen bir kazanç olmayabilir. Soruyu sorar, onun zimni cevabını bazı sarih ifadelerle biçimlendirip güçlendirebiliriz. Niçin savaştığımızı bildiğimizi kabul ederiz. Bu belirgin kabul öyle noktalara varabilir ki bizler, böyle bilgiç bilginliğimiz İçinde ilk sorduğumuz sorunun değerini
Esasen yaşadığımız hayat ilk soruyu sorma gücünü gösteren, bu cesareti kendinde bulunan insanlar için hazırlanmış tuzaklarla dolu. Her bunalımlı durumda bizleri o sorgulamayan insanların kendilerini içinde rahat hissettikleri masallar bekler.
Biz, daima karadan karaya esen rüzgârın çocuklarıydık. Bu yüzden üvey baba tokadı gibi sertçe çarpardı yüzümüze her esinti.
Eseni yatıştıracak bir denizimiz yoktu bizim çünkü. Onun öfkesini alacak, onu yumuşatacak bir parça suya hasret kederlenirdik…
Ve bu keder içinde kan hiç durmazdı.
Ve damardan firar etmiş, dökülmüş, akmış kan orada, kaldığı
Birçoğumuzun , bir yatağa bağımlı yaşamak zorunda olmasak da , kendi kendimize yarattığımız , umutsuzca serbest bırakılmayı bekleyen ve kendimizi geri çekmemize sebep olan tuzaklarla dolu bir hayat yaratmamız mümkündür .