Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu hayat; saf hayaller, tutuklu idealler ve ah Nastenka, soluk, monoton, sıradan, dilim varmıyor ama adi şeylerin karışımıdır.
Lise son sınıftaydım ve üniversite sınavına hazırlanıyordum. Kendim için bir gelecek planı çizmemiş, hayaller kurmamıştım. Yalnızca şu anki hayatımın olağan akışı içerisinde çalışmam gerektiği için çalışıyordum. Önüme bu konulmuştu, ben de bunu kabul etmiştim. Bu bazen amaçsız bir hayat ya­ şadığımı hissettiriyordu, yersiz bir his de değildi aslına bakarsak lâkin omuz silkmiş ve devam etmiştim işte. Kendimle ne yapacağımı, bu bir yolsa nereye varacağımı dahi bilmiyordum. Düşünmek, bunun sancısı içine girmek de istemiyordum. Hayatımın bir amacı varsa eğer, bayatımda dolduramadığım o boşluğa denk düşecek, beni bulacak olmalıydı.
Reklam
...bazen bütün insanları boyunlarına atlayıp öpecek kadar çok seviyorum, bazen de hiç birinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil... İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile ... Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki etrafımda küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Taşıp dökülecek kadar kendi kendimi doyurduğumu hissediyorum. Kafamda hiçbir şeyle değiştirilmesi mümkün olmayan muazzam hayaller, bana her şeyden daha kuvvetli görünen fikirler birbirini kovalıyor... Fakat sonra birden bire etrafımda bana yakın birini arıyorum. Bütün bu beyninde geçen şeyleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman ne kadar hazin bir hal aldığımı tasavvur edemezsiniz. Kış günü sokağa atılmış üç günlük bir kedi yavrusu gibi kendimi zavallı hissediyorum . Odamda ki duvarlar birden bire büyüyüveriyor. Pencerenin dışındaki şehir ve hayat bir anda, insanı içinde boğacak kadar kudretli ve geniş oluyor... Zannediyordum ki, tasavvuru bile baş döndüren bir süratle hiç durmadan koşup giden bu hayat ve bir avuç toprağının bile doğru dürüst esrarını varamadığımız bu karmakarışık dünya beni bir buğday tanesi, bir karınca gibi ezip geçivecek...
İnsan kalbinin içinde ne olduğunu bilmiyorum. Kendi adıma yeterince kalp gördüm aslında; hatta elimde bile tuttum. Kimi genç ve güçlüydü, kimiyse eskimiş, yıpranmış, tıkanmış... Çoğunun, üzerine mermi veya bıçakla açılan küçük deliklerden koca bir hayat akıp gitmişti. Bazılarının durmasınaysa zehir veya korku sebep olmuştu. Birkaç tanesi patlayarak binlerce küçük parçaya ayrılmış veya korkunç bir travmayla lime lime edilmişti. Neticede hepsi ölmüştü. Yine de bu kalplerin içinde ne olduğunu hiçbir zaman gerçekten bilemedim, hiçbir zaman da bilemeyeceğim. Ben onları görene kadar içlerinde barındırmış olabilecekleri hayaller, umutlar, korkular, hayaletler veya tanrılar, utanç, pişmanlıklar, öfke ve sevgi çoktan tükenmiş oluyor. Yaşam, yani ruh, çoktan akıp gitmiş oluyor. Geriye sadece kanıtlar kalıyor.
Artık eskisi gibi kendim hakkında o kadar kötü düşünmeye­ceğim.Biliyor musunuz, belki kendimi suçlu, günah işlemiş biri olarak -böyle yaşamak suç ve günahtan başka nedir ki!- görmekten vazgeçerim.Sakın söyle­diklerimde bir abartmanın bulunduğunu düşünmeyin! İnanır mısınız, bazen öyle sıkıntılı, öyle bunaltıcı anlarım oluyor ki,gerçek bir hayatı yaşamaya gücümün yetmeyeceğini; gerçekleri,akıp giden olayları kavra­makta çok geri kaldığımı, duygularımın körleştigini hissediyor, kendi kendime lanet okuyorum. Hayaller içinde geçirilen gecelerden sonra ayılmanın gerçek dünyaya dönmenin ne kadar korkunç oldugunu bile­mezsiniz.Evet, bir de çevrenize bakarsınız ki,insanlar delicesine akan hayat seli içerisinde yaşayıp gidiyorlar. Ismarlama olmayan; hayal gibi, düş gibi uçup gitme­yen, durmadan yenilenen, her an genç kalan, bir saati bir saatine uymayan gerçek bir yaşam onlarınki.
Hayat, her birimizin derinlemesine arzuladığı ve beklediği özel anlara sahne olur. Bu anlar, bazen beklenmedik bir mutlulukla karşımıza çıkarak, umutlarımızı yeşertir. Ancak hayatın akışı her zaman isteklerimiz doğrultusunda ilerlemez; zaman zaman karşılaştığımız hayal kırıkları, beklentilerimizin sarsılmasına neden olabilir. En çok istediğimiz şeyler bazen en ulaşılmaz olabilirken, bazı hayaller gerçekleştiğinde, beklediğimiz tatmini bulamayabiliriz.
Sayfa 12 - Alaska YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Böyle söyleyen anne-babalara sormak gerekir: "Siz çocuklarınızı terbiye ederken yükselmeleri için onlara kartal kanatları mı taktınız? Yoksa bu kanatları kökünden mi yoldunuz?" Çocukları büyüyüp oğlanları delikanlı, kızları genç kız olunca, anne-babalar geleceklerine dair pembe hayaller kurarlar. Oğullarını mühendis, doktor, tüccar,
Belki tüm hayaller başarıya ulaşmaz ama her başarının yolu, hayal etmekten geçer.
Mücerret öğütler kâfî gelseydi, elle tutulur sıkıntı ve belalara gerek kalmayacaktı. O zaman tekdüze bir hayat biçimi insanları belki de bunaltacak ve hayat bu kadar değerli olmayacaktı.
Sayfa 66 - Beyan YayınlarıKitabı okuyor
Hayat kumsalda nasılsa hayaller ve çakıllarla geçer Ne koksam karar veremedim Kendi başına yanan asırlık bir ağaç gibi güçlü, hazin
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.