“Ah, Tanrı'm, bu kadın seni böylesine öfkelendirecek ne yaptı? Hangi günahı işledi de buldu cezasını? Hangi suç ebedi kedere mahkûm etti bu kadını? Tanrı'm, sen güçlüsün, bense zayıfım. Neden bana acı çektiriyorsun? Sen yücesin, kudret sahibisin, bense senin tahtın huzurunda kıvranıp duran bir zavallı canlıyım. Niçin ayağınla ezip çiğnersin beni? Sen öfkeli bir Fırtınasın ben ise toz toprak; niçin, Tanrı'm, niçin alıp da yerere çaldın beni? Sen güçlüsün ve bense aciz; niçin uğraşırsın benimle? Sen hürmetkârsın, bense mahcubum sana karşı, niçin yok edersin beni? Sağ elinle göklere çıkarıp sol elinle uçurumlardan niye atarsın yok yere? Sen verdin bana hayat nefesini ve yine sen ektin ecel tohumlarını yüreğime. Neşe yolu gösterip keder yoluna sürdün beni; neşeli bir şarkı düşürdün dilime sonra kederle mühürledin dudaklarımı. Aşkı da sen bahşettin, aşktan süzülen utancı da. Yaratılıştaki güzelliği gösterip kendi güzelliğimle feci bir kıtlığa sürükledin beni. Ecel kadehinden hayat, hayat kadehinden ecel içirdin bana. Gözyaşlarıyla yıkayıp akıttın hayatımı. Tanrı'm, aşkla açılan gözlerimi yine aşkla kör ettin sen. Güçlü elinle tokat attın, dudakların öpücük kondururken. Beyaz bir gül ektin kalbime fakat dikenlerle bezedin o gülü de. Bugünümü sevdiğim adamın ruhuyla kuşatıp hayatımı tanımadığım bir adama bağladın. Öyleyse Tanrı'm, yardım et şimdi bana. Yardım et ki bu amansız mücadelede bütün hakikat ve erdemimle dimdik durabileyim ölene dek. Ah yüce Tanrı'm, sen ne dilersen başım üstüne."
Sayfa 36
Kudüs'te dinlediği ve şahit olduğu her yaşam ayrı bir hayat dersiydi. Kudüs "Aşk"tı. Çileli, zor, zahmetli ve tutkulu bir aşk. Kudüs bir "Aşk yolu" idi. Bu yolun yolçusu olmak sabır ver direnç gerektiriyordu. Meşakkati dost ve şikâyet etmemek lazımdı. Kudüs; yaşlı Ümmî Hatun'du, çoçuk Fâtıma'ydı, inançlı Abdulkâdir el-Said'di, cesur Âişey Hatun'du... Ve daha nice isimsiz kahramanın İslam'a hizmeti, Hak davası, direnişiydi.
Sayfa 199Kitabı okudu
Reklam
Siyonizm, örgütlü ve kurumsal bir kötülüktür. Bu kötülükle mücadele etmenin yolu, dağınık iyilikleri örgütlemek ve kurumsallaștırmaktan geçiyor.
Hayat, canlılara öncelik tanırdı. Ölenlerin görüntüleri, sesleri, kokuları, anıları, izleri ağır ağır silinir giderdi. Acı ama galiba başka yolu da yoktu. İnsan pek de vefalı bir varlık değildi.
"Hayat bir oyundur. Yaşamanın tek yolu budur."
“ Çünkü hayat korkulacak bir şey; korkutucu olmasının bir nedeni var ve o neden de şu: Hangi dalın gittiği yolu seçersek seçelim, yine o çürümüş ağacız. Ben hayatta çok şey olmak istedim. İstemediğim şey yoktu. Ama hayatınız çürümüşse, siz ne yaparsanız yapın, yine çürümüş kalacak. Rutubet her şeyi baştan sona çürütür…”
Sayfa 111
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.