Tam da uykuya dalmışken köyümüzün üzerine yağan ölüm. Uykudan sıçrayışlarım. Vücudumu sırılsıklam eden ter. Kan ter içinde susuzluktan kuruyan dilim. Şirket binalarında üşüyen kızlar. Hep duvar diplerinde yürüyen, yürürken arkaya bakıp duran kızlar. Hayatlarını kemiren yönetmeliklerden kaçan ürkek kızlar. Akşamüstleri pazaryerlerinde yere atılan sebze meyveleri toplayan utangaç kadınlar. Müdürünün masasının üzerindeki tozu almayı unutmuş odabakıcı adam.
Bizim mahallede oturanlar yani. Çay ocağında oturup çay içtiğimiz adamlar. Evde "Asr" okuyup sohbete başladıklarımız. Sağ yanımızdan kendini tanıtmaya başlayanlar. "Yoldaki İşaretleri"i birlikte gözlediklerimiz ve "Dört Terim" üzerine hayatı kurmaya çalışanlar. Bizim çocuklar işte. Yorgun bakışlılar ve sokaklarda iç çekip yürüyenler.
De ki; olsun, bunlar da geçer!
Bir tek sen kaldın hayatımda, dualarına sırtımı yasladığım.
Neden sustuğumu soruyorlar bütün gece. Artık neden konuşmadığımı.
Onlara bilmediğimi söyle. Söyleyecek çok şey kalmadığını anlat. Kadınların ahlarının üzerimizde kaldığını ve utangaç bir yüzle kelimeleri gizlediğimi söyle. Kurumlarının aşkına, şirketlerinin aşkına, okullarının, televizyonlarının, gazetelerinin aşkına incittikleri çocukların gazabından söz et. Ödeyemeyecekleri ağır bir hesabın kesileceği günü hatırlat.
Bir de de ki; sakalları ıpıslak olana kadar ağlayan bir peygamberleri vardı. Bir parça onur, bir parça merhamet işte o kadar.
Yalnızca sen varsın, sözlerimi film karelerinden araklayıp da konuşmadığım. Hep sahici kaldığım.
Benim hayatımda kimse yok sanıyorlar 🤷 Ben her sabah Royce'n çiftliğinde Settarhan'la birlikte Kamran yine geceyi hangi güzelle geçirmiş onun dedikodusunu yapıyorum 🥰 Hayatınıza hep yanınızda olacak olan kitapları katın 🙏
Günaydın ☀️💙
İnsancıklar
#spoiler içerir#
İnsanciklar, ilk hali "Fâkir İnsanlar " olan kitap Dostoyevski'nin ilk kitabıdır. Yazar tarafından maddi olarak büyük zorluklar yaşadığı dönemde yazılmış ve bunun etkiside kitapta gorulmektedir. 1846 yılında kaleme alınan bu eser yazıldığı dönemde çok beğenilmiştir. Hatta dönemin ünlü eleştirmenlerinden
Hayatımda bir değişiklik yapmanın ilgimi çekip çekmediğini sordu. Ben de, insanın hiç bir zaman hayatını değiştirmediğini, her hayatın birbirine benzediğini, buradaki hayatımdan şikayetçi olmadığı mı söyledim. Pek memnun olmuş görünmedi, hep yarım ağız konuştuğumu, hiç hırslı olmadığımı ve iş hayatında bunun fena bir şey olduğunu söyledi. Ben de yine işimin başına döndüm. Onu kırmak istemezdim ama yaşantımı değiştirmek için de bir sebep göremiyordum. İyi düşünülürse, mutsuz değildim. Henüz öğrenciyken bu tür hırslarım vardı. Ama öğrenimimi yanda bırakmak durumunda kaldıktan sonra bütün bunların gerçek anlamda önemi olmadığını çabucak anladım.
Ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.
Yaşamak ne güzeldir be sevgili !
Sevinerek, severek, sevilerek, düşünerek.
Ve o vazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın.
Özgür Vural Hepsini okumak isteyenlere..
Aşk lafını ağzına almazdı Yakamoz. Nerede aşık görse garipser, aşk acısı gördü mü dayanamaz, gülerdi. Çok ketumdu, kimseye hiçbir şey söylemezdi. Bir kadının onu seveceğine inanmazdı, gerçek aşkın onu bulacağına ihtimal bile vermezdi. Sonra bir gün onu gördü, onu Papatyasını bakmaya kıyamadığı o narin çiçeğini