İnsan da hayatında ne kadar acılı veya sevinçli anlar yaşasa yine bir bekleyiş, yine bir gayret, yine bir düşünce içine giriyor. Belki de hayatın güzelliği bu...
Hepsi güzelliği elde etmek için habire çalışıyor, mücadele ediyor, acı çekiyor, birbirini güzellik açısından alt etmeye uğraşıyor. Biz hepsini bir çırpıda geçelim! Tanrı oluverelim. Çirkin olalım.
"Eski Yunanlılarda bilge Sokrates uzun yıllarını meydanlarda sıradan insanlarla hayatın en yüce gerçeği ve güzelliği hakkında konuşarak geçirdi. Biz de böyle eğitimciler nerede?"
“Hayır Zeze. Konu bu değil. Nesnelerin ve varlıkların kaderini kabullenmeliyiz. Seni çok özleyeceğim. Özlemini, hayatın güzelliği ile gidermeye çalışacağım; çünkü güzellik bir boşluğu doldurmaya çalışır, şefkat, sevgi denilen basit bir şeyi. Çocuk yüreğinin yumuşaklığını. İşte bunu kimse bulamaz, ne yıldızların güzelliğindene ay ışığının yansımasında. Güzellik beni yavaş yavaş yatıştırır, sevginden yoksun kalmanın yüreğime verdiği hüznü bastırır.”
Görüp dokunup ele geçirebildiğiniz güzelliği seviyorsunuz, mahvedeceğiniz güzelliği... Üstelik bunu yapıyorsunuz da. Ama hayatın gözle görülmeyen güzelliklerine, daha yüce bir hayatın gözle görülmeyen güzelliklere dair hiçbir şey bilmiyorsunuz.Hayatın sırrını kaybetmiş durumdasınız.
Sayfa 38 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Martin Eden, güzelliğin içinde yatan ve onu mümkün kılan kuralları bulmak için, güzelliği istediği kadar gösteredursun, güzelliğe hiçbir zaman nüfuz edemediği ve hiç kimsenin de nüfuz edemediği büyüsünün her zaman farkındaydı. Spencer sayesinde, insanoğlunun bir şey hakkında sonsuz bilgisi olamayacağını; güzelliğın sırlarının da en az yaşamın sırları kadar derin olduğunu; güzelliğin ve hayatın birbirine karıştığını ve kendisinin de güneş ışığı, yıldız tozu ve harikuladeliklerle örülü dokunun bir parçası olduğunu çok iyi anlamıştı.