Peri, içindeki hiçbir yere gitmeyen ve hiç renklenmeyen vahasız çölü tarif ederek başlıyor kendini anlatmaya. Bunun sadece kendinin değil herkesin normali olduğunu düşünüyor. Ve ne zaman ki herkeste olmadığını ve olmaması gerektiğini farkediyor, işte o zaman 26 yaşında yeniden doğuşunun ilk adımlarını atıyor. Bize de; kitabın başından sonuna genç bir kadının, kurak topraklardaki bir fidan misali, damla damla suyla, hem kendini hem de çevresini çiçeklendirme yolculuğuna eşlik etmek düşüyor.
Öncelikle kitabı kişisel gelişim türünün kurgu roman tarzında sunulması veya farkındalık oluşturacak bir konunun hayatın içinden bir kadın hikayesi olarak aktarılması olarak düşünebiliriz. Benim dikkatimi çeken iki farklı yanı var. Birincisi ilk sayfalar o çöle tanıklık etsek de kitabın genelinin umut ve yormayan bir enerji içermesi. İkincisi ise tanıdık kadın hikayelerinin aksine yazarın gücünün farkında olan veya farkına varan kadınlar üzerinden konuyu farklı bir bakış açısı ile ele alması.
Temelinde aile travmaları, kuşaktan kuşağa aktarılan anormal bir aile çizgisi olan konu, sosyal medya ve toplumsal baskılarla desteklenip dolu dolu bir içerik oluşturuyor. Her ne kadar kadınlar için oluşturulan algılar üzerinden ilerlese de aidiyet hissini yakalayamayan her bireyin kendinden bir şeyler bulabileceği bir kitap. Akıcı, rengarenk ve çok keyifli, kesinlikle tavsiyemdir.