Esma-ül-Hüsna
Fütuhatı Seyyid Muhammed Ruhi Esmaül Hüsna 2 cilt 343 ve 344 sayfalar Ya Alim İsmi Şerifi Avrupa'nın ilmi bu fütuhatlarla değişime uğrayacaktır Gelecekteki eğitimde gelecekteki ilmin durumundan çok farklı olmayacaktır. İnsanlar kendi çocuklarını okullara göndermek istemeyeceklerdir. Okullar tamamen din dışı bir eğitime yönelecek çünkü
Sayfa 343 - Ruhi YayıneviKitabı okudu
Kadim halk dilinin tuhaf, sezgisel adlar verdiği otlar, çiçekler, eğreltiotları ve yosunlarla kaplı çayırlar ve bayırlar, toprakla dolu kaya yarıkları görüyordum. Dağların çocukları ve torunlarıydı onlar ve renk renk, halim selim yaşıyorlardı yerlerinde. Onlara dokunuyor, dikkatle bakıyor, kokularını içime çekiyor, adları­ nı öğreniyordum. Ağaçları görünce daha içten, daha derinden duygulanıyordum. Her ağacın tek başına yaşadığını, kendi özel biçimi, kendine özgü gölgesi olduğunu görüyordum. Münzevi ve mücadeleci yapılarıyla dağların yakın akrabalarıydı onlar, zira her biri, en azından dağların daha yukarılarında yetişenler, hayatta kalmak ve büyümek için rüzgâr, iklim ve kayalara karşı sessiz, çetin bir mücadele veriyordu. Her biri dayanmak, toprağa sıkıca tutunmak zorundaydı, bu yüzden de her birinin kendine has duruşu, özel yaraları vardı. Öyle çamlar gördüm ki, fırtına sadece bir taraflarındaki dalların büyümesine izin vermişti, bazıları da tepelerindeki kayalara kızıl gövdeleriyle yılan gibi sarılmış, ağaç ile kaya birbirine yaslanarak ayakta kalmıştı. Bana savaşçı adamlar gibi bakıyor, yüreğimde korku ve saygı uyandırıyorlardı.
Reklam
Rakip: İçinde yaşadığımız toplum
Bir keresinde ünlü düşünür Bernard Shaw: ''Kör bir insanın karısı, neden dudaklarını boyar?" diye sormuştu. Bu soruyu genişletip: "Kadınlar neden dudaklarını boyarlar'?" haline getirebiliriz. Niçin ellerde ve kollarda pırlantalar, yüzükler, bilezikler dolu olmalıdır? Niçin milyonlarca kadın, her yıl kozmetik
İntihar
Genelde intiharın diğer eylemlere benzer bir eylem, yani uzun bir düşünce veya en azından imge silsilesinin son halkası, hayatta kalma içgüdüsü ile daha gizemli başka bir içgüdü olan vazgeçiş, reddediş içgüdüsü arasındaki yüce bir tartışmanın sonucu olduğu düşünülür. Oysa intihar böyle bir şey değildir. Sadece akıl hastalıkları uzmanlarını ilgilendiren belli takıntı biçimlerini saymazsak, intihar eylemi korkutucu bir anilik içeren, açıklanamaz, hâlâ emekleme çağındaki popüler bilimin ancak saçma veya çelişkili varsayımlarla açıkladığı o kimyasal ayrışmaları akla getiren bir fenomendir.
Kapakkk!
Hiçbir çocuk kötü olarak dünyaya gelmez. Yetiştirilme biçimi, yaşadıkları, çevresi ve travmaları şekillendirir davranış ve yaşam biçimini. Dolayısıyla, kötü veya suçlu olarak adlandırabileceğimiz insanların büyük bir bölümü bu şekilde gelmez dünyaya. Daha bebekliklerinde bile gelişmeye başlar, ilerleyen süreçte nasıl biri olacağı. Aile veya kardeşler arasında konumlandırıldığı yer, okul çevresi, sosyal çevresi gibi ikili ve çoklu ilişkileri, kişinin hayatta kalma ve varlığını gösterme biçimini belirler. Kiminin karakteri eksik kalmıştır, kiminin eğitimi. Kiminin doğruları yanlıştır, kimi de yetiştiği karanlıkta kendi karartmıştır doğrularını; hayatta kalmak için. "İnsan 7 yaşında ne ise, 70 yaşında da odur" Tembelliğini bir kenara bırakırsak, bu kadar çeşitli psikiyatrik ve karakteristik vakayı tek tip bir uygulama ile, yani sadece dört duvar arasında bir süre hapsedip sonra serbest bırakarak düzeltmeye çalışmak ne kadar faydalı? Bence saf kötülüğü temsil ederek müebbet cezayı hak edenler dışındaki suçlular, ceza almanın yanı sıra rehabilite edilmeli. Edilmeli ki tekrar topluma karıştığında ne tehdit olsun, ne de tehdit olarak görülsün.
77 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
Kitap, bir gemide yolculuk eden iki satranç ustası arasındaki mücadeleyi anlatır. Ancak bu mücadele sadece bir oyun değil, aynı zamanda bir insanın zihinsel sağlığı ve hayatta kalma mücadelesidir. Nazi rejimi altında psikolojik işkence gören Dr. B., satranç oyunu sayesinde akıl sağlığını korumaya çalışan bir kurbandır. Diğer yandan, Czentovic ise dünya satranç şampiyonu olmuş, ancak duygusal ve entelektüel açıdan yoksun bir karakterdir. Bu iki zıt kişilik arasındaki karşılaşma, okuru hem heyecanlandıran hem de düşündüren bir hikaye sunar. Kitabın yorumlarına bakıldığında, çoğu okurun kitabı beğendiği ve etkilendiği görülüyor. Kitabın kısa olmasına rağmen çok derin anlamlar içerdiğini, satrancın sadece bir oyun değil, bir sanat ve bir yaşam biçimi olduğunu, insan psikolojisini çok iyi yansıttığını düşündürüyor. Kitabın yazarının hayat hikayesi de kitabın anlamını arttırıyor.
Satranç
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020239.4k okunma
Reklam
573 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.