Marksizm kişilere ve bunun sonucu olarak millete her türlü hayat ve insanlık haklarını reddettirmekle medeniyeti meydana getiren temeli yıkmaktadır. Halbuki medeniyetin etkenleri, şahısların ve sonra şahısların meydana getirdikleri milletlerin ortaya koydukları bir mahsüldür. İşte bu canice bilincin buluşuna felsefe adını vermek doğru olursa Marksizm felsefesinin özü budur. Şahsiyetin ve urkların harap edilmesi, bir türlü egemenlik kuramayan Yahudi ırkının en büyük engelini ortadan kaldırmaktır.
Bu felsefeye anlam veren ve yol gösteren şey ekonomik ve siyasi hayattaki tuhaf bakış açısıdır. Marksizme can veren ruh, zeki insanların bu felsefeye inanmalarına engel olur. Diğer taraftan fikirlerini kullanmasını bilmeyenler ve iktisadi bilimlerden habersiz olanlar hemen Marksist olurlar.
Yahudi, dünyayı ekonomik açıdan fethetmek istediği gibi siyasi bakımdan da hâkimiyeti altına almak ister. Bunun İçin Yahudi'nin mücadelesinin bu iki amacı için Marksizmi iki kısım olarak ortaya sürer. Bu kısımlar görünüşte birbiri ile alakalı değildir. Fakat aslında ayırt edilmez bir bütünü oluştururlar. Bu iki kısım siyaset ve sendika faaliyetleridir.
Sizce yaşadığımız tüm olumsuzlukların tek sorumlusu başımıza gelenler midir? Peki, olanlarda bizim de payımız varsa bu, bizi suçlu yapar mı? Zihnimiz bu sorulara cevap ararken kendimizi nasıl iyi hissedeceğiz? Belki de işin sırrı; sebepler, kurbanlar aramak yerine fark etmek, kabullenmek, affetmek ve kurtulmaktır!
Kısa bilgi olarak : Şifalanmayı, arınmayı, dönüşümü amaçlayan bir teknik; iyi yaşama sanatı olarak da tanımlanabilir. Ho'oponopono öğretisini keşfetmek için öncelikle ismin etimolojik kökenlerine bakabiliriz. "Ho'o" sözcüğü Hawaii dilinde "neden" demektir. "Ponopono" ise "mükemmellik" anlamına gelir. Sözcüğü Türkçeye "nedenleri mükemmel hâle getirme" şeklinde çevirebiliriz. Zaten ho'oponopono felsefesi; yaşamak için mükemmel nedenler yaratmayı, hayattaki yanlışları düzeltmeyi, affetmeyi, sevmeyi ve şükretmeyi öğretir.
Şu da bir gerçek maalesef ülkemizde herkes herşeyi biliyor ve çoğu ticari amaçla dikkat edin. Dolandırılmayın! :)
''Yazdıkların şiir değilse kalsın”
…
“Aklınla yapayalnız baş başa
Nice alevli geceler geçtin”
…
“Sen sevgileri göğüsle ve ne olur anla”
Cahit Zarifoğlu
Şair Cahit Zarifoğlu ile yaşamları boyunca yolları uzun kesişenlerin kendilerini bahtlı saymaları için çok
esaslı nedenler var. Eğer bu kişiler, şiirin bir Müslüman için yirminci
Bu hayat yavaş yavaş gerçekleşen, uzatılmış bir ölümdür aslında. Yaşam ve ölüm tekerleği zihindir. Zihnin alışılmış şeyleri tekrarladığının farkında olun. Söylediğiniz şeylerin farkında olun. Tanık olma durumu dönüşüm demektir. Fizikçiler, ortamda bir izleyici olduğu zaman elektronların değiştiğini söylerler. Her şey canlıdır. Muazzam yaşam ve bilinç okyanusunun parçasıdır. Kendinizi izlemeye başladığınızda, yeni bir faktör katılır. Bu hayattaki en büyük faktördür. Bilinç olaya katılınca alışkanlıklar değişir.
Kurtlarla Koşan Kadınlar; kadınlığın, vahşinin ve olanın ansiklopedisi, kutsal kitabı, el kitabı veya her ne demek isterseniz o. İnişlerin ve yükselişlerin navigasyonu, ormanların ve yeraltlarının haritası, yaratıcı ruhun kuramı, evin yolu ve savaşın ahlakı. Kurtlarla koşmak, kurda dönüşmek ya da kurt olarak doğmak… Kurtlarla Koşan Kadınlar,
Halbuki can sıkıntısı insanda en büyük belalardan, en doğrudan hissedilen cezalardan biridir. Hayattaki tek amaçları keselerini doldurmaktan ibaret olup kafalarının içini ölümüne boş bırakan bir sürü sefil yaratıkta görürüz bunu. Kendilerini götürüp azap içerisinde kıvrandıran can sıkıntısının kollarına teslim ettiklerinden bizzat bu servetleri onlar için bir cezaya dönüşmüştür. Çünkü ondan kurtulmak için her yöne saldırırlar, yerlerinde duramazlar, şuraya buraya, her yere seyahat ederler. Bir yere ulaşır ulaşmaz hemen oranın kendilerine sunacağı oyun ve eğlenceleri arayıp sormanın telaşına düşerler, nasıl ki yoksul bir adam akşam öğününü nerede bulacağının tasası içerisinde koşturup durursa. Zira ihtiyaç ve can sıkıntısı hiç kuşku yok insan hayatının iki temel kutbudur.
#Schopenhauer
*Yazar
#Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
Dünya üzerindeki fiziki yolumuzun yüzey değil de her zaman düz bir çizgi olmasından ötürü, Bir Şey’i tutup ona sahip olmak istediğimizde hayattaki sayısız başka şeyden feragat ederek bunların sağından solundan geçip gitmek zorunda kalırız.